Varlık Dergisinin Kasım 2024 Sayısının Dosya Konusu
"Sanat Terapisi"
Varlık'ın Kasım 2024 sayısının dosya konusu "Sanat Terapisi"ne ayrıldı!
Varlık'ın Kasım sayısında Sanat Psikoterapileri Derneği başkanı Funda Sancar Yılmaz'ın "Sanatın İyileştirici Gücü" başlıklı yazısını ve SPD başkan yardımcısı Bilge Arslan'ın "Sanat ve Terapi Nasıl Birlikte Çalışır?" başlıklı yazısını bulabilirsiniz.
Editörden,
Funda Sancar Yılmaz, "Sanatın İyileştirici Gücü" başlıklı yazısında "yaralı şifacı miti"nin terapideki önemini vurguluyor; sanat terapisinin temel ilkelerini anlatırken Margaret Naumburg, Edith Kramer gibi alanın öncülerine değiniyor. "Sanat Terapisi aracılığıyla danışan kendisine ağır gelen duygu ve düşünceleri sanat nesnesine aktarır. Danışan bu nesne sayesinde sadece duygu ve düşüncelerini taşıyabilmekle kalmaz aynı zamanda onlara belli bir mesafeden (estetik mesafe) bakmaya başlar. Bu mesafeli bakış, meselesini yargılamadan ele alıp derinlemesine çalışabilmeyi mümkün kılar," diyor.
Bilge Arslan, "Sanat ve Terapi Nasıl Birlikte Çalışır?" sorusuna danışanlarla deneyimlerini aktararak, özellikle bibliyoterapiden örnekler vererek yanıt veriyor. Yaratıcılık ile oyunu bir araya getiren sanat terapisinde güzel ve estetik bir sonuca ulaşılmak istenmediğini, sürecin ifadenin dışavurumu şeklinde görülmesi gerektiğini vurguluyor. "Sanatın iyileştirici gücü ve terapinin bilimsel dayanakları ile birleştirilerek kullanılan bu psikoterapi yöntemi; aktif olarak üretme, yaratıcı süreç, teorik bilgi ve deneyimi içerir," diyor.
İlk iki yazı terapi cephesinden sanata bakarken, Aslı Ildır, “Sonsuz Bir Ayna Hayali: Sinema ve Psikanaliz” başlıklı yazısında sanat cephesinden söz alıyor. Sessiz filmlerden sürrealistlere, sinema-psikanaliz ilişkisinin kuramsallaştığı 1970’lerden günümüze beyazperdenin seyirci için bir ayna olup olamayacağını sorguluyor. Althusser’in aygıt (apparatus) kavramını sinemaya uyarlayan Jean-Louis Baudry ve Christian Metz gibi isimlerin görüşlerini merkeze alıyor. Mulholland Çıkmazı filmindeki Club Silencio sahnesini inceliyor ve “Terapide iyileştiren, sanatta hasta edebilir. Çünkü psikanaliz kişiyi biricikliğiyle kutsar, ona sadece onun sığabileceği bir ev inşa eder (…). Kendine yeni bir ev kurmak, eskisinin yasını tutmaktır, kaybı kabullenmek. Sinema ise seyircisine eve dönüş bileti vaat eder, biricik olduğu illüzyonuyla onu haz ve acıya boğar, aldatır, ardından yalnız bırakır,” diyor.