Çocukluktan Yetişkinliğe Oyun ve Sanatın İyileştirme Gücü
Klinik Psikolog Birgül Emiroğlu Bakay
‘Birinci Dünya Savaşında karşı saflarda yer alan askerlerle ilgili bir hikâye vardır. Noel’de ateşkes ilan edilir. Noel gecesi ve ertesinde askerler başta çekinerek sonra heyecanla siperlerden çıkarlar. Şarkılar söylenir, karşıt takım askerleri arasında futbol oyunu oynanır tüm gece’.
Tüm bunlar oyunun gücü ve umudun göstergesidir. Oyun yetişkinlerde doğal ve süregelen bir davranıştır. İyileştirici gücü vardır...
‘Bayan S. şaşırmış görünüyordu. Sesinde kızgınlık ve inanmazlık hissedilen bir tonla sordu ‘Bu şeylerle oynamamı mı istiyorsun? Ama ben yapmayacağım’. Terapist hiçbir beklenti olmadığını ve o nasıl rahat hissediyorsa öyle çalışabileceklerini söyledi. Dik bir şekilde koltukta oturdu ve sadece konuşarak başladılar. Kısa bir zaman sonra, merak duygusu öne geçti. Zamanla oyunlar denendi, sanat projeleri keşfedildi ve sonunda kumun dayanılmazlığı galip geldi. Uzunca bir süre uğraştı ve sadece 3 ‘nötr’ obje kullanarak bir sahne yarattı. Sonra başını kum tepsisine dayadı, sahneye baktı ve sessizce ağlamaya başladı. Seans bittiğinde, iç çekti, güldü ve sesizce çıktı. Söylenecek bir şey kalmamıştı. Kelimeler fazlalık olacaktı. Bir sonraki gün, terapist telesekreterde bir mesaj buldu. Bayan S.: ‘Anlamama yardımcı olduğun için teşekkür ederim. Önümüzdeki hafta görüşürüz’. Oyun Terapisi, aslında yetişkinler için çok güçlü bir araçtır. Bayan S. klasik konuşma terapisinde tıkanmış ve derin ve konuşalamayan duygularının açığa çıkması için ‘çaresizce’ ona yardım etmeye çalışan terapisti tarafından yönlendirilmişti. Terapisti S’yi, ‘direnç’ göstermekle etiketlemek yerine, yönlendirme yaparak doğru olanı yapmıştı. Çünkü oyunun kullanımıyla kalbine umut dolmuştu’.
Tüm bunlar oyunun gücü ve umudun göstergesidir. Oyun yetişkinlerde doğal ve süregelen bir davranıştır. İyileştirici gücü vardır...
‘Bayan S. şaşırmış görünüyordu. Sesinde kızgınlık ve inanmazlık hissedilen bir tonla sordu ‘Bu şeylerle oynamamı mı istiyorsun? Ama ben yapmayacağım’. Terapist hiçbir beklenti olmadığını ve o nasıl rahat hissediyorsa öyle çalışabileceklerini söyledi. Dik bir şekilde koltukta oturdu ve sadece konuşarak başladılar. Kısa bir zaman sonra, merak duygusu öne geçti. Zamanla oyunlar denendi, sanat projeleri keşfedildi ve sonunda kumun dayanılmazlığı galip geldi. Uzunca bir süre uğraştı ve sadece 3 ‘nötr’ obje kullanarak bir sahne yarattı. Sonra başını kum tepsisine dayadı, sahneye baktı ve sessizce ağlamaya başladı. Seans bittiğinde, iç çekti, güldü ve sesizce çıktı. Söylenecek bir şey kalmamıştı. Kelimeler fazlalık olacaktı. Bir sonraki gün, terapist telesekreterde bir mesaj buldu. Bayan S.: ‘Anlamama yardımcı olduğun için teşekkür ederim. Önümüzdeki hafta görüşürüz’. Oyun Terapisi, aslında yetişkinler için çok güçlü bir araçtır. Bayan S. klasik konuşma terapisinde tıkanmış ve derin ve konuşalamayan duygularının açığa çıkması için ‘çaresizce’ ona yardım etmeye çalışan terapisti tarafından yönlendirilmişti. Terapisti S’yi, ‘direnç’ göstermekle etiketlemek yerine, yönlendirme yaparak doğru olanı yapmıştı. Çünkü oyunun kullanımıyla kalbine umut dolmuştu’.
Virginia Axline 1967 yılında oyun terapisine yeni bir bakış kazandırıp, oyun terapisinin popülerleşmesinin ardından geçen onlarca yıldan bu yana bu terapotik yenilik, danışmanlık alanında çalışan birçok uzmanın da saygısını kazanmıştır. Çocukluktan yetişkinliğe doğru uzanan yelpazede oyun terapisinin kullanımı, eğitimden sağlık alanına, hatta kurumsal alanlarda farklı amaçlar ile kullanılmaya başlamıştır.
Ruh sağlığı çalışmalarında oyun/sanat psikoterapisinin, kaygı, travma, depresyon ve istismar gibi zorluklar yaşayan çocuklarda etkili olduğu kanıtlanmıştır. Oyun/sanat psikoterapisi çocuklarda etkili bir yöntem olarak tanınsa da yetişkinlerde kullanımı ile ilgili çalışmalar ve araştırmalar kısıtlılık göstermektedir. Yapılan araştırmalar, oyun/sanat psikoterapisi tekniklerinin gelişimsel problemler, komorbid psikolojik rahatsızlıklar ve/veya duygusal gelişimsel takılmalar yaşayan yetişkin danışanlar da dâhil olmak üzere, yetişkin terapilerinin bir parçası olarak uygulanabileceğini göstermiştir.
Oyun/sanat psikoterapisi uygulamaları, yetişkinlerin içsel süreçlerine ulaşmalarına ve çeşitli malzemeler yoluyla çocukluk travmaları üzerine çalışmalarına izin verir. Malzemeler yaratıcı ve ifadeye dayalı oyunu mümkün kılmak üzere seçilir. Yönergeler, yetişkinlerin acı hatıra ve deneyimlerini söze dökme baskısı hissetmeden kendi yöntemlerini seçebilmelerine olanak sağlayacak şekilde verilir.
Oyun/Sanat terapisi, yetişkinlere deneyimlerini terapotik hedeflerin direktifleri olmadan yorumlama ve doğrulama fırsatı verir.
Bebekler, hayatta kalma yolculuklarında, meraktan kaynaklanan bir dürtüyle tüm vücutlarıyla onları çevreleyen ve daha sonra iç dünyalarına dönüşecek olan evreni keşfederler. Bu iç dünya ile dış dünya arasındaki ilişki büyümenin temel araçlarından biridir. Oyun, yetişkinlikte de önemli bir araç olma özelliğini korur çünkü oyunun yaratıcılık, rol provası, beden/zihin bütünlüğü gibi adaptasyonu arttıran birçok davranışı güçlendirici bir etkisi vardır.
YARATICILIK:
Karl Jung şöyle demişti: ‘Küçük çocuk hala buralarda ve bende olmayan bir yaratıcılığa sahip. Peki, ben ona nasıl ulaşabilirim?’ Daha sonra öğrendi ki yaratıcı potansiyelini ortaya çıkarmanın yolu, çocukken kısmen yaptığı gibi yapıcı oyunlar oynamaktı.
ROL PROVASI:
Çocuklar ruhsal yaralarını bantla sararlar, yemek, alışveriş, gezi ve okula gitme gibi eylemleri taklit ederek gerçek hayatı prova ederler. İtfaiyeci olmaktan tutunda balerin olmaya kadar birçok şey olmayı denerler. Adaptasyona yönelik davranışları ve yetişkin rollerini pratik ederken, cenazeler, düğünler, doğumlar gibi hayattaki tüm önemli olayların adeta provasını yaparlar. Yetişkinler de bu kadar açık bir şekilde olmasa da aynısını yaparlar. Kaçımız başkasıyla yapacağı konuşmayı önce kendi kendine yapmamıştır? Kaçımız kıyafet denerken, hayali bir müzik eşliğinde nasıl görüneceğimizi hayal etmemiştir?
ZİHİN/BEDEN BÜTÜNLÜĞÜ:
Oyun / Sanat, bütün varlığımızla dâhil olduğumuz bütünsel bir deneyimdir. Oyun oynarken, beynimizin her iki tarafını da kullanırız. Analitik sol kısım bize kazanmanın yolunu açacak bir sonraki hamleyi düşündürür, sanatsal sağ tarafımız ise bulutlardan sihirli bir şeyler yaratmanın keyfini çıkarmamızı sağlar. Beta-endorfinlerin kendimizi iyi hissetmemiz üzerindeki etkisi kaçınılmazdır. Gülerken, şarkı söylerken, mutlu bir şekilde gezinirken, oyun oynarken, daha derin nefesler alır, daha iyi oksijen alışverişi yaparız. Sindirimimiz rahatladığında, kalp ve gastrointestinal rahatsızlık ihtimalini azaltırız. Genel olarak kas gerilimi de azalır ve dolayısıyla yorgunluk ve vücuttaki tutulma ve ağrılar da azalır.
YETİŞKİN TERAPİSİNE OYUNU/SANATI KATMAK
Oyun ya da sanatsal yaratım, kişinin kendisine olan güvenini arttırır. Empati ve içgörü kapasitesini arttırır. Destekleyicidir. İçsel dünyanın her dilde güvenle keşfedilebileceği doğal ve hassas bir ortam yaratır.
STRESİN ATILMASI:
‘Personel ellerinde defterleriyle her zamanki toplantı odasında toplandı. Konuşmacıyı tanıyorlardı ve mesleki bir eğitim alacaklarını düşünüyorlardı fakat 2 saatlik bir eğlenceyle karşılaştılar. Ajansın müdürü, personele sürpriz olarak bir oyun zamanı düzenlemişti. Masalar boşaltıldı ve takımlar kuruldu (herkes kazandı). Kalemler ve etiketlerle süslenmiş hediye paketleri (şeker, çikolata, silgi) ortaya çıktı. Oyunların hiçbir eğitici yanı yoktu fakat iyileştirme güçleri inkâr edilemezdi. Bu psikoloji uzmanlarının yaratıcı, spontan, ve sesli oyun arkadaşlarına dönüşmesini izlemek inanılmazdı. İş dünyasının liderleri, stresi azaltmak, yenilenmek ve beslenmek için oyunun gücünü keşfediyorlardı.’
UZMANLAŞMA:
Yarış çok güçlü olsa da oyunu ortaya çıkaran tek şey değildir. Çocuklar gibi yetişkinlerinde uzmanlaşmaya ihtiyacı vardır. Ego başarısızlığın yokluğuyla sessizce beslenir. Oyun terapatik ortamda en doğal araçtır çünkü yanlış yapmak imkânsızdır. ‘Ancak ve ancak oyunla çocuk ve yetişkin yaratıcı hale gelir, tüm kişiliğini kullanır ve yaratıcı olarak birey benliğine ulaşır. (Winnicott).
‘Konuşurken öylesine çamurla oynuyorlardı. Pek bir şeye benzemeyen ve pek de yaratıcı olmadığını kanıtlayan 4 şey yapıp sıraladı. Beraberce nesneler ve 4 rakamıyla ilgili konuştular. Birden 4 yaşındayken meydana gelen güçlü bir olayı hatırladı. Çamurla sesini buldu ve iyileşme başladı. Nesneler bir kutuda saklandı ve ara ara hayatının parçalarını biraraya getirmek için çıkarıldı. Nesneler bir şeye benzemese de açıkça kalbinin dilini konuşuyordu’.
OYUNUN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Terapi değerlendirmeyi gerektirir ve bazen bu dolaysız olarak yapılabilir. Bazense o kadar kolay değildir. ‘Danışan kadın, yabancı kökenliydi ve ergenliği boyunca süren istismar sebebiyle sığınma talep ediyordu. Birkaç mahkeme psikiyatristi iddialarını kanıtlamanın imkânsız olduğunu ve danışanın sınır dışı edilmesi gerektiğini söyledi. Neyse ki Psikolojik değerlendirmenin öneminin farkında olan bir hukuk öğrencisi değerlendirme için başvuru talebi yaptı. Üç ziyaret boyunca çeşitli teknikler kullanıldı. Bir kadın çizmesi söylendiğinde, gülen yüzlü ama elleri ve ayakları olmayan bir kadın çizdi. Kum tepsisi, kadın çaresizliği, terkedilme ve korkuyla doluydu. Zekası ortalama seviyede olmasına rağmen, travma sonrası iyileşmeyi temsil eden yapbozu bir araya getirmesi 7 yaşında bir kızın tamamlama süresinin 3 katı kadar sürdü. İddialar kanıtlanmasa da, oyun değerlendirmesinden travma sonrası delili çıktı ve bu da yargıcın sınır dışı edilme kararını durdurmasına ve onun ülkede kalmasına izin vermesine yetti. Şimdi cinsel istismarla ilgili bir klinikte psikoterapi alıyor ve huzurlu bir hayata doğru yol alıyor.'
İÇGÖRÜ:
‘Danışan, yıllardır morgda çalışıyordu. Görevi cesetleri toplamaktı ve bakması zor birçok sahneyle karşılaşmıştı. Fakat bu defa başkaydı, odada hızlı hızlı yürüyor ve ne olduğu hakkında konuşmuyordu. Ve ‘resim falan çizmeyeğini’ ısrarla söylemişti. Etrafa baktıktan sonra kil alıp duvara attı (terapistin bu amaçla yapılmış bir duvarı vardı). Bir süre sessiz kaldılar ve duvara kil atmaya devam ettiler. Terapist de onun atışının ritmini ve kuvvetini tekrarlıyordu. Sonunda birşeyler atmanın ne kadar iyi hissettirdiğinden bahsetmeye başladı. Yanyana konuştular, pek göz teması kurmadan. Atmaya devam ettikçe, hikâye farklı yönleriyle ortaya çıkmaya başladı. 45 dakika sonra terapiste baktı ‘aman tanrım’ diyip ağlamaya başladı. Kil atıp, konuştukça, cevabı buldu. O sadece sıradışı durumların biraraya gelmesiyle arada kalmış bir adamdı.’ Bu aynı zamanda konuşulamayanın da konuşulabilir hale gelmesiydi.
BİRLEŞMİŞ GÜÇLER:
Tüm oyunlar doğaları itibariyle uzmanlaşmaya davet sunarlar. Fiziksel hareket rahatlamayı, yaratıcılık da içgörüyü ortaya çıkarır. Şunu hatırlamak gerekir ki oyun/sanat psikoterapisi konuşma terapisiyle yanayana varolmaktadır. Oyun/sanat birini konuşturmak için kullanılan bir araç değildir. Çocuklar gibi, yetişkinlerde metaforla iyileşebilir. Ne olduğunu derinlemesine keşfetmek önemli olmayabilir. Terapistler nerde ve ne zaman bilişsel diyoloğa girecekleri konusunda dikkatli olmalıdırlar.
‘Danışan doğru kelimeyi bulamadı, terapist de anlayamadı. Dans etmeye karar verene kadar ikisi de suskundular. Renkli kumaşları kullanarak, danışan nasıl hissettiğini gösteren dans hareketleri yaptı ve terapist de anlayana kadar tekrar etti bu hareketleri. Eğlenceliydi, açıktı ve kelimelerle ulaşılamayacak bir iletişim sağlamıştı. İşte oyunun gücü ve güzelliği burdadır. Sanat olduğu kadar bilimdir de.’
Ruh sağlığı çalışmalarında oyun/sanat psikoterapisinin, kaygı, travma, depresyon ve istismar gibi zorluklar yaşayan çocuklarda etkili olduğu kanıtlanmıştır. Oyun/sanat psikoterapisi çocuklarda etkili bir yöntem olarak tanınsa da yetişkinlerde kullanımı ile ilgili çalışmalar ve araştırmalar kısıtlılık göstermektedir. Yapılan araştırmalar, oyun/sanat psikoterapisi tekniklerinin gelişimsel problemler, komorbid psikolojik rahatsızlıklar ve/veya duygusal gelişimsel takılmalar yaşayan yetişkin danışanlar da dâhil olmak üzere, yetişkin terapilerinin bir parçası olarak uygulanabileceğini göstermiştir.
Oyun/sanat psikoterapisi uygulamaları, yetişkinlerin içsel süreçlerine ulaşmalarına ve çeşitli malzemeler yoluyla çocukluk travmaları üzerine çalışmalarına izin verir. Malzemeler yaratıcı ve ifadeye dayalı oyunu mümkün kılmak üzere seçilir. Yönergeler, yetişkinlerin acı hatıra ve deneyimlerini söze dökme baskısı hissetmeden kendi yöntemlerini seçebilmelerine olanak sağlayacak şekilde verilir.
Oyun/Sanat terapisi, yetişkinlere deneyimlerini terapotik hedeflerin direktifleri olmadan yorumlama ve doğrulama fırsatı verir.
Bebekler, hayatta kalma yolculuklarında, meraktan kaynaklanan bir dürtüyle tüm vücutlarıyla onları çevreleyen ve daha sonra iç dünyalarına dönüşecek olan evreni keşfederler. Bu iç dünya ile dış dünya arasındaki ilişki büyümenin temel araçlarından biridir. Oyun, yetişkinlikte de önemli bir araç olma özelliğini korur çünkü oyunun yaratıcılık, rol provası, beden/zihin bütünlüğü gibi adaptasyonu arttıran birçok davranışı güçlendirici bir etkisi vardır.
YARATICILIK:
Karl Jung şöyle demişti: ‘Küçük çocuk hala buralarda ve bende olmayan bir yaratıcılığa sahip. Peki, ben ona nasıl ulaşabilirim?’ Daha sonra öğrendi ki yaratıcı potansiyelini ortaya çıkarmanın yolu, çocukken kısmen yaptığı gibi yapıcı oyunlar oynamaktı.
ROL PROVASI:
Çocuklar ruhsal yaralarını bantla sararlar, yemek, alışveriş, gezi ve okula gitme gibi eylemleri taklit ederek gerçek hayatı prova ederler. İtfaiyeci olmaktan tutunda balerin olmaya kadar birçok şey olmayı denerler. Adaptasyona yönelik davranışları ve yetişkin rollerini pratik ederken, cenazeler, düğünler, doğumlar gibi hayattaki tüm önemli olayların adeta provasını yaparlar. Yetişkinler de bu kadar açık bir şekilde olmasa da aynısını yaparlar. Kaçımız başkasıyla yapacağı konuşmayı önce kendi kendine yapmamıştır? Kaçımız kıyafet denerken, hayali bir müzik eşliğinde nasıl görüneceğimizi hayal etmemiştir?
ZİHİN/BEDEN BÜTÜNLÜĞÜ:
Oyun / Sanat, bütün varlığımızla dâhil olduğumuz bütünsel bir deneyimdir. Oyun oynarken, beynimizin her iki tarafını da kullanırız. Analitik sol kısım bize kazanmanın yolunu açacak bir sonraki hamleyi düşündürür, sanatsal sağ tarafımız ise bulutlardan sihirli bir şeyler yaratmanın keyfini çıkarmamızı sağlar. Beta-endorfinlerin kendimizi iyi hissetmemiz üzerindeki etkisi kaçınılmazdır. Gülerken, şarkı söylerken, mutlu bir şekilde gezinirken, oyun oynarken, daha derin nefesler alır, daha iyi oksijen alışverişi yaparız. Sindirimimiz rahatladığında, kalp ve gastrointestinal rahatsızlık ihtimalini azaltırız. Genel olarak kas gerilimi de azalır ve dolayısıyla yorgunluk ve vücuttaki tutulma ve ağrılar da azalır.
YETİŞKİN TERAPİSİNE OYUNU/SANATI KATMAK
Oyun ya da sanatsal yaratım, kişinin kendisine olan güvenini arttırır. Empati ve içgörü kapasitesini arttırır. Destekleyicidir. İçsel dünyanın her dilde güvenle keşfedilebileceği doğal ve hassas bir ortam yaratır.
STRESİN ATILMASI:
‘Personel ellerinde defterleriyle her zamanki toplantı odasında toplandı. Konuşmacıyı tanıyorlardı ve mesleki bir eğitim alacaklarını düşünüyorlardı fakat 2 saatlik bir eğlenceyle karşılaştılar. Ajansın müdürü, personele sürpriz olarak bir oyun zamanı düzenlemişti. Masalar boşaltıldı ve takımlar kuruldu (herkes kazandı). Kalemler ve etiketlerle süslenmiş hediye paketleri (şeker, çikolata, silgi) ortaya çıktı. Oyunların hiçbir eğitici yanı yoktu fakat iyileştirme güçleri inkâr edilemezdi. Bu psikoloji uzmanlarının yaratıcı, spontan, ve sesli oyun arkadaşlarına dönüşmesini izlemek inanılmazdı. İş dünyasının liderleri, stresi azaltmak, yenilenmek ve beslenmek için oyunun gücünü keşfediyorlardı.’
UZMANLAŞMA:
Yarış çok güçlü olsa da oyunu ortaya çıkaran tek şey değildir. Çocuklar gibi yetişkinlerinde uzmanlaşmaya ihtiyacı vardır. Ego başarısızlığın yokluğuyla sessizce beslenir. Oyun terapatik ortamda en doğal araçtır çünkü yanlış yapmak imkânsızdır. ‘Ancak ve ancak oyunla çocuk ve yetişkin yaratıcı hale gelir, tüm kişiliğini kullanır ve yaratıcı olarak birey benliğine ulaşır. (Winnicott).
‘Konuşurken öylesine çamurla oynuyorlardı. Pek bir şeye benzemeyen ve pek de yaratıcı olmadığını kanıtlayan 4 şey yapıp sıraladı. Beraberce nesneler ve 4 rakamıyla ilgili konuştular. Birden 4 yaşındayken meydana gelen güçlü bir olayı hatırladı. Çamurla sesini buldu ve iyileşme başladı. Nesneler bir kutuda saklandı ve ara ara hayatının parçalarını biraraya getirmek için çıkarıldı. Nesneler bir şeye benzemese de açıkça kalbinin dilini konuşuyordu’.
OYUNUN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Terapi değerlendirmeyi gerektirir ve bazen bu dolaysız olarak yapılabilir. Bazense o kadar kolay değildir. ‘Danışan kadın, yabancı kökenliydi ve ergenliği boyunca süren istismar sebebiyle sığınma talep ediyordu. Birkaç mahkeme psikiyatristi iddialarını kanıtlamanın imkânsız olduğunu ve danışanın sınır dışı edilmesi gerektiğini söyledi. Neyse ki Psikolojik değerlendirmenin öneminin farkında olan bir hukuk öğrencisi değerlendirme için başvuru talebi yaptı. Üç ziyaret boyunca çeşitli teknikler kullanıldı. Bir kadın çizmesi söylendiğinde, gülen yüzlü ama elleri ve ayakları olmayan bir kadın çizdi. Kum tepsisi, kadın çaresizliği, terkedilme ve korkuyla doluydu. Zekası ortalama seviyede olmasına rağmen, travma sonrası iyileşmeyi temsil eden yapbozu bir araya getirmesi 7 yaşında bir kızın tamamlama süresinin 3 katı kadar sürdü. İddialar kanıtlanmasa da, oyun değerlendirmesinden travma sonrası delili çıktı ve bu da yargıcın sınır dışı edilme kararını durdurmasına ve onun ülkede kalmasına izin vermesine yetti. Şimdi cinsel istismarla ilgili bir klinikte psikoterapi alıyor ve huzurlu bir hayata doğru yol alıyor.'
İÇGÖRÜ:
‘Danışan, yıllardır morgda çalışıyordu. Görevi cesetleri toplamaktı ve bakması zor birçok sahneyle karşılaşmıştı. Fakat bu defa başkaydı, odada hızlı hızlı yürüyor ve ne olduğu hakkında konuşmuyordu. Ve ‘resim falan çizmeyeğini’ ısrarla söylemişti. Etrafa baktıktan sonra kil alıp duvara attı (terapistin bu amaçla yapılmış bir duvarı vardı). Bir süre sessiz kaldılar ve duvara kil atmaya devam ettiler. Terapist de onun atışının ritmini ve kuvvetini tekrarlıyordu. Sonunda birşeyler atmanın ne kadar iyi hissettirdiğinden bahsetmeye başladı. Yanyana konuştular, pek göz teması kurmadan. Atmaya devam ettikçe, hikâye farklı yönleriyle ortaya çıkmaya başladı. 45 dakika sonra terapiste baktı ‘aman tanrım’ diyip ağlamaya başladı. Kil atıp, konuştukça, cevabı buldu. O sadece sıradışı durumların biraraya gelmesiyle arada kalmış bir adamdı.’ Bu aynı zamanda konuşulamayanın da konuşulabilir hale gelmesiydi.
BİRLEŞMİŞ GÜÇLER:
Tüm oyunlar doğaları itibariyle uzmanlaşmaya davet sunarlar. Fiziksel hareket rahatlamayı, yaratıcılık da içgörüyü ortaya çıkarır. Şunu hatırlamak gerekir ki oyun/sanat psikoterapisi konuşma terapisiyle yanayana varolmaktadır. Oyun/sanat birini konuşturmak için kullanılan bir araç değildir. Çocuklar gibi, yetişkinlerde metaforla iyileşebilir. Ne olduğunu derinlemesine keşfetmek önemli olmayabilir. Terapistler nerde ve ne zaman bilişsel diyoloğa girecekleri konusunda dikkatli olmalıdırlar.
‘Danışan doğru kelimeyi bulamadı, terapist de anlayamadı. Dans etmeye karar verene kadar ikisi de suskundular. Renkli kumaşları kullanarak, danışan nasıl hissettiğini gösteren dans hareketleri yaptı ve terapist de anlayana kadar tekrar etti bu hareketleri. Eğlenceliydi, açıktı ve kelimelerle ulaşılamayacak bir iletişim sağlamıştı. İşte oyunun gücü ve güzelliği burdadır. Sanat olduğu kadar bilimdir de.’
Vaka Çalışmaları
Vaka 1: K. 45 yaşında uyuşturucu madde ile ilişkili hapis deneyimi olan bir kadındır. Klasik psikoterapide problemleriyle ilgili yapılan çalışmada tıkanmış ve ilerleme kaydedemez hale gelmiştir. Terapisti kum tepsisinde dünyasının resmini oluşturmasını istemiştir. K. resmi oluşturdukça, terapist tepsinin ortasında yüzüstü duran büyük tehditkar bir erkek figürü fark etmiştir. Anne figürü ve çocukları arasında çitler, barikatlar ve polisler tarafından kuşatılmış bir kale vardır. K. tepsideki resmini ağlayarak bitirmiştir. Büyük kızının o hapishanedeyken tecavüze uğradığını açıklamıştır. Bu seansta baraj kapakları açılmış ve K. terapide ilerlemeye başlamıştır.
Vaka 2: E., ağırlaştırılmış saldırı ve aile içi şiddet suçlamalarıyla gözetim altında terapiye gelen 22 yaşında bir kadındır. Terapiye ve kızgınlık/öfke konularına direnç göstermektedir. Tedavi esnasında, terapisti onu aile ağacı çizmeye ikna etmiştir (Gil, 1996) . E., kartonun üstüne aile üyelerini yerleştirip, her biri için bir figür seçmeye başlayınca, ağlamaya ve bu minyatürleri seçme sebeplerini açıklamaya başlamıştır. Tedavisi ilerledikçe, E. yaptığı tercihlerle, ailesi arasında bağlantı kurmaya başlamıştır. Tedavi sonunda E., iş bulmuş, okula kaydolmuş ve çocuklarıyla daha üretken bir hayata başlamıştır.
Sonuç:
Terapistler, doğaçlama, role bürünme, psikodrama, oyunlar, yansıtmalı çizimler ve sanatı danışanların gelişimsel aşamaları arasında gömülü kalmış gizli travmaları açığa çıkarmak için kullanabilirler. Seanslarda güvenli ortam yaratmak, problemleri çalışabilmek için gerekli terapatik ilişkinin ve güvenin kurulmasını sağlar. Oyun/sanat psikoterapisi uygulamaları danışanlara içlerindeki çocuğa ulaşma izni vererek iyileşmeye ve stresin azalmasına yol açar.
Vaka 1: K. 45 yaşında uyuşturucu madde ile ilişkili hapis deneyimi olan bir kadındır. Klasik psikoterapide problemleriyle ilgili yapılan çalışmada tıkanmış ve ilerleme kaydedemez hale gelmiştir. Terapisti kum tepsisinde dünyasının resmini oluşturmasını istemiştir. K. resmi oluşturdukça, terapist tepsinin ortasında yüzüstü duran büyük tehditkar bir erkek figürü fark etmiştir. Anne figürü ve çocukları arasında çitler, barikatlar ve polisler tarafından kuşatılmış bir kale vardır. K. tepsideki resmini ağlayarak bitirmiştir. Büyük kızının o hapishanedeyken tecavüze uğradığını açıklamıştır. Bu seansta baraj kapakları açılmış ve K. terapide ilerlemeye başlamıştır.
Vaka 2: E., ağırlaştırılmış saldırı ve aile içi şiddet suçlamalarıyla gözetim altında terapiye gelen 22 yaşında bir kadındır. Terapiye ve kızgınlık/öfke konularına direnç göstermektedir. Tedavi esnasında, terapisti onu aile ağacı çizmeye ikna etmiştir (Gil, 1996) . E., kartonun üstüne aile üyelerini yerleştirip, her biri için bir figür seçmeye başlayınca, ağlamaya ve bu minyatürleri seçme sebeplerini açıklamaya başlamıştır. Tedavisi ilerledikçe, E. yaptığı tercihlerle, ailesi arasında bağlantı kurmaya başlamıştır. Tedavi sonunda E., iş bulmuş, okula kaydolmuş ve çocuklarıyla daha üretken bir hayata başlamıştır.
Sonuç:
Terapistler, doğaçlama, role bürünme, psikodrama, oyunlar, yansıtmalı çizimler ve sanatı danışanların gelişimsel aşamaları arasında gömülü kalmış gizli travmaları açığa çıkarmak için kullanabilirler. Seanslarda güvenli ortam yaratmak, problemleri çalışabilmek için gerekli terapatik ilişkinin ve güvenin kurulmasını sağlar. Oyun/sanat psikoterapisi uygulamaları danışanlara içlerindeki çocuğa ulaşma izni vererek iyileşmeye ve stresin azalmasına yol açar.
Literatür Değerlendirmesi:
Greenwald (1967) danışanlarıyla vaka araştırmaları yürütmüş ve insanların kendilerini hayata oyunla hazırladığını bulmuştur. Oyun bir varoluş ve dünyanın öngörülemeyen durumlarıyla başa çıkma biçimi haline gelir. Dolayısıyla danışanlarının oyundan doğrudan fayda görebileceğini tespit etmiştir. Özellikle de oyunun, danışanların terapatik süreci engelleyecek kadar yoğun duygular üzerinde çalışmasına yardımcı olduğunu belirtmiştir.
Eaker (1986) Oyun Terapisi ve Aile Terapisini birleştirip Aile Oyun Terapisini geliştirmiştir. Bu yöntemi kullanarak, terapistler süregelen kişilerarası zorlukları çözmeleri konusunda ailelere yardım edebilirler. Araştırmalar bu tekniğin, çocukluktaki cinsel istismar, ensest, ölüm ve yetişkinlerde post-travmatik stres belirtilerine yol açabilecek diğer travmaların ortaya çıkarılmasında yardımcı olduğunu gösterir.
Johnston’ın (1997) cinsel istismar kurbanı yetişkinlerle deneyimleri, onu oyun terapisini seanslarına katmaya yöneltmiştir. Oyun Terapisi aracılığıyla yetişkinlerin korku, suçluluk, sorumluluk, depresyon, kaygı ve kızgınlık gibi derin, acı dolu duygularına bakmalarına yardımcı olmuştur. Johnston, danışanlarının çoğunun zayıf sosyal becerileri, agresif ve kendine zarar vermeye yönelik davranışları, diğerlerine güvensizlikleri ve gelişimsel olarak uygunsuz cinsel bilgi ve davranışları olduğunu bulmuştur.
Oppawsky (2001) yetişkin danışanlara yardım etmek için Psiko-dinamik Oyun Terapisi modelini kullanmıştır. Bunu yetişkinler için bireysel ve grup terapilerine, çizimi dahil ederek yapmıştır. Bu çizimler yetişkin olarak danışanlara kapanmış bilişsel, davranışsal ve duygusal alanlara ulaşmak için araç olarak kullanılır.
Söze dökme zor olduğunda, çizimler yetişkin danışanların önemli geçmiş deneyimlerini yansıtabilirler. Bu teknik ayrıca kendini ifade edecek yeterli dilsel becerilere sahip olmayan farklı kültürden danışanlara da ulaşmak için kullanılabilir.
Çizimler ayrıca danışanların kızgınlık, düşmanlık, öfke, ve nefret gibi duygularını toplumsal olarak kabul gören ifade biçimi olarak da kullanılabilir. (Oppawsky, 2001).
Matto (2002) madde kullanımı ve bağımlılık gösteren danışanlarla yaratıcı sanat terapisi teknikleri kullanmıştır. Danışanların çalışmalarında klinik metaforlar kullandığını belirtmiş ve bu metaforik sembolleri klasik konuşma terapisine başlangıç noktası olarak kullanmıştır. Bu esnada yapılan en önemli keşif, metaforlar bulunup, danışanlarla işlendikten sonra derin konuları ortaya çıkarmak için ne kadar kısa bir süre gerektiğidir.
Demanchick, Cochran ve Cochran (2003) Birey-Odaklı Oyun Terapisini kullanarak gelişimsel olarak geri kalmış yetişkinlerle iki vaka çalışması sunmuştur. Klasik Terapi için gerekli düzeyde sözel ve bilişsel iletişim becerisine sahip olmayan bu iki yetişkin Oyun Terapisiyle başarılı sonuçlar almıştır. Bunun sonucunda azalan davranışlar şunlardır: rol yapma, kendine zarar verme, içe dönme, yıkıcı patlamalar ve sinir krizleri.
Taylor (2009) danışanlarıyla Oyun Terapisinin tüm sınırları aşan, yaşa, etnik kökene ve cinsiyete bakmaksızın uygulanabilecek bir yöntem olduğunu gösteren çalışmalar yürütmüştür. Kum tepsisi terapisinin danışanlara problem çözme stratejileri ve yeni perspektifleri görme becerileri kazandıracağı bulunmuştur. Kumun yatıştırıcı ve terapatik doğası, derin acılı konuların rahatlıkla ve daha az travmayla çıkmasını sağlayacak bir rahatlama ortamı yaratır.
Oyun/ sanat psikoterapisi tekniklerinin kullanılması bireylerin duyguları tanımlama ve ifade etme, güvenli yerleri belirleme, yeni başa çıkma davranışları geliştirme ve kendini keşfetme gibi önemli terapatik hedeflere ulaşmaya yarar sağlar. Aynı zamanda danışanların yeni davranış düzenlerinin oluşmasında, sağlıklı karar verme mekanizmalarının artışında, daha güçlü kişiler arası etkileşimde bulunmalarında yardımcı olmaktadır.
Greenwald (1967) danışanlarıyla vaka araştırmaları yürütmüş ve insanların kendilerini hayata oyunla hazırladığını bulmuştur. Oyun bir varoluş ve dünyanın öngörülemeyen durumlarıyla başa çıkma biçimi haline gelir. Dolayısıyla danışanlarının oyundan doğrudan fayda görebileceğini tespit etmiştir. Özellikle de oyunun, danışanların terapatik süreci engelleyecek kadar yoğun duygular üzerinde çalışmasına yardımcı olduğunu belirtmiştir.
Eaker (1986) Oyun Terapisi ve Aile Terapisini birleştirip Aile Oyun Terapisini geliştirmiştir. Bu yöntemi kullanarak, terapistler süregelen kişilerarası zorlukları çözmeleri konusunda ailelere yardım edebilirler. Araştırmalar bu tekniğin, çocukluktaki cinsel istismar, ensest, ölüm ve yetişkinlerde post-travmatik stres belirtilerine yol açabilecek diğer travmaların ortaya çıkarılmasında yardımcı olduğunu gösterir.
Johnston’ın (1997) cinsel istismar kurbanı yetişkinlerle deneyimleri, onu oyun terapisini seanslarına katmaya yöneltmiştir. Oyun Terapisi aracılığıyla yetişkinlerin korku, suçluluk, sorumluluk, depresyon, kaygı ve kızgınlık gibi derin, acı dolu duygularına bakmalarına yardımcı olmuştur. Johnston, danışanlarının çoğunun zayıf sosyal becerileri, agresif ve kendine zarar vermeye yönelik davranışları, diğerlerine güvensizlikleri ve gelişimsel olarak uygunsuz cinsel bilgi ve davranışları olduğunu bulmuştur.
Oppawsky (2001) yetişkin danışanlara yardım etmek için Psiko-dinamik Oyun Terapisi modelini kullanmıştır. Bunu yetişkinler için bireysel ve grup terapilerine, çizimi dahil ederek yapmıştır. Bu çizimler yetişkin olarak danışanlara kapanmış bilişsel, davranışsal ve duygusal alanlara ulaşmak için araç olarak kullanılır.
Söze dökme zor olduğunda, çizimler yetişkin danışanların önemli geçmiş deneyimlerini yansıtabilirler. Bu teknik ayrıca kendini ifade edecek yeterli dilsel becerilere sahip olmayan farklı kültürden danışanlara da ulaşmak için kullanılabilir.
Çizimler ayrıca danışanların kızgınlık, düşmanlık, öfke, ve nefret gibi duygularını toplumsal olarak kabul gören ifade biçimi olarak da kullanılabilir. (Oppawsky, 2001).
Matto (2002) madde kullanımı ve bağımlılık gösteren danışanlarla yaratıcı sanat terapisi teknikleri kullanmıştır. Danışanların çalışmalarında klinik metaforlar kullandığını belirtmiş ve bu metaforik sembolleri klasik konuşma terapisine başlangıç noktası olarak kullanmıştır. Bu esnada yapılan en önemli keşif, metaforlar bulunup, danışanlarla işlendikten sonra derin konuları ortaya çıkarmak için ne kadar kısa bir süre gerektiğidir.
Demanchick, Cochran ve Cochran (2003) Birey-Odaklı Oyun Terapisini kullanarak gelişimsel olarak geri kalmış yetişkinlerle iki vaka çalışması sunmuştur. Klasik Terapi için gerekli düzeyde sözel ve bilişsel iletişim becerisine sahip olmayan bu iki yetişkin Oyun Terapisiyle başarılı sonuçlar almıştır. Bunun sonucunda azalan davranışlar şunlardır: rol yapma, kendine zarar verme, içe dönme, yıkıcı patlamalar ve sinir krizleri.
Taylor (2009) danışanlarıyla Oyun Terapisinin tüm sınırları aşan, yaşa, etnik kökene ve cinsiyete bakmaksızın uygulanabilecek bir yöntem olduğunu gösteren çalışmalar yürütmüştür. Kum tepsisi terapisinin danışanlara problem çözme stratejileri ve yeni perspektifleri görme becerileri kazandıracağı bulunmuştur. Kumun yatıştırıcı ve terapatik doğası, derin acılı konuların rahatlıkla ve daha az travmayla çıkmasını sağlayacak bir rahatlama ortamı yaratır.
Oyun/ sanat psikoterapisi tekniklerinin kullanılması bireylerin duyguları tanımlama ve ifade etme, güvenli yerleri belirleme, yeni başa çıkma davranışları geliştirme ve kendini keşfetme gibi önemli terapatik hedeflere ulaşmaya yarar sağlar. Aynı zamanda danışanların yeni davranış düzenlerinin oluşmasında, sağlıklı karar verme mekanizmalarının artışında, daha güçlü kişiler arası etkileşimde bulunmalarında yardımcı olmaktadır.
Kaynaklar:
Schaefer, C. E. (2003). Play Therapy With Adults. Wiley. Winnicott, D. W. (2007) Oyun ve Gerçeklik. Metis Yayıncılık. Gil, E. (1996). Treating Abused Adolescents. The Guilford Press: NY. Eller, S. M. (2011) Play Therapy with Adults, Play Therapy. Taylor, E. (2009) Sandtray and solution-focused therapy. International Journal of Play Therapy, 18(1), 56-68. |