Dans ve Hareket Psikoterapisti Dr. Ilene Serlin ile Söyleşi
“Bilirsiniz ki travmanın olduğu anda bedenden uzaklaşma, ayrışma olduğunda, tekrar bedene gelmek henüz güvenli hissettirmeyebilir. Kişileri yuvaya, tekrar kendi bedenlerine davet etmek için bedenin gerçekten güvenli hale getirilmesi ve bununla beraber gelen yoğun duygulara katlanabilme gücünü hissetmeleri gerekmektedir.” [Dr. Ilene Serlin]
Dr. Ilene Serlin ile Uluslararası İleri Seviye Dans Terapi Enstitüsü ve Safir Yaşam Atölyesi işbirliği ile gerçekleştirilen klinikte dans ve hareket terapisine giriş eğitiminden sonra, dans ve hareket psikoterapisinin travma ile çalışırken nasıl yardımcı olabileceği, travma ile çalışan profesyonellerin nelere dikkat edebileceği ve Israil’deki deneyimleri üzerine konuştuk. Tüm söyleşi için alttaki video kilbine tıklayınız. Video ve alt yazı montajı Akın Gövtepe tarafından gerçekleştirilmiştir Dans ve hareket psikoterapisti Dr. Ilene Serlin’den öncelikle kendisini ve çalışmalarını tanıtmasını istedik.
Ilene: Şunu söylemek isterim ki dans terapisinin burada İstanbul’da geliştiğini görmek çok güzel ve ben de elimden geldiği şekilde size bunu burada geliştirmenizde yardımcı olmaktan dolayı mutluyum. Hayatım boyunca benim için hep bir tutku oldu. 1971’de Hunter College’deki ilk programdaydım, 1973’te mezun oldum. O yıllarda New York’ta Laban Enstitüsü’nde Irmgard Bartenieff ile çalıştım. Gestalt Enstitüsü’nde Laura Perls vardı. Doktoramı felsefe, James Hillman ile psikoloji ve fenomenoloji alanında yaptım. Şu anda San Francisco’da yaşıyorum. Buraya 1988’de Saybrook Üniversitesi’nde eğitim vermek için geldim. Şu noktada hem bir psikolog hem de bir dans terapistiyim ama tutkum hep dans ve sürekli ona, yani yuvaya dönüyorum. Travma ve bu süreçle çalışmayı nasıl tanımlardınız? Ilene: Travma ile çalışırken somatik yaklaşımlarla ilgili biraz deneyim edindim ve bence dans terapisinin sunabileceği şey çok önemli. Bizler dinamik hareket ile çalışırken sadece beden ile değil, beden duygusu ile sembolik beden, iletişim, ifade ile çalışıyoruz. Diğerleri ile ilişkide olan ve mekan boyunca bir beden ile çalışıyoruz. Yani bütün bedeni okuyoruz ve bütün-beden-kişi-çevre ile bizim çalıştığımız şekilde çalışan pek terapi yok aslında… … Fark ettim ki denildiği gibi Israil’de herkes travmayla yaşıyordu. Sadece bir neslin travması değil kişilerin genelde kendilerini özdeşleştirdikleri bir travmayla... Kişilerin temel kimlik olarak kendilerini soykırımdan sağ kalan birincil, ikincil, üçüncül nesil olarak özdeşleştirdikleri bir konferanstaydım ve bu durum Israil’deki yaşamı çok etkiliyor. Koruma ve karşı koyma hissi, yoksunluk var, varoluşsal kaygı, yani açıkçası herkeste var bu... 2006 yılında Lesley Üniversitesi’nde eğitim verirken, Lübnan ile savaş devam ediyordu. Gruptaki çoğu kadın cep telefonlarını getiriyorlardı çünkü her gün oğulları ya da eşleri savaşa çağrılıyordu ve bu haberlerle her gün uğraşıyorduk. Bu yüzden, bu grup sürecinin bir parçası olmak durumundaydı. Bundan kaçış olmadığını fark ettim ve gerçekten bununla ilgilenmeye başladım. Bazı travma merkezleri, hatta birçok farklı merkezle oldukça yakın çalışmaya başladım. Bir tanesi Tel-Aviv’de bir dışavurumcu terapist tarafından işletiliyordu ve burada sanatı en güzel şekliyle kullandılar. Fotoğraf atölyelerinden sanata, aynı zamanda çokça hareket ve dans terapisiyle, insanları doğaya çıkararak çalıştılar. Yani ben bir nevi, bir gemide dans terapisinin travma ile ilgili çalışmalarını Birleşik Devletler’e götürüyor gibiyim. Orada yaratıcı sanatı travma ile, o kadar üzücü sebeplerle ve en etkileyici şekilde kullanmalarından öğrenilecek çok şey var. Travma ile çalışan profesyonellere bu süreçte dikkat etmeleri için ne önerirsiniz? Ilene: İlk aklıma gelenlerden bahsedeceğim; şöyle ki bence dans terapisi genel olarak aşırı derecede güçlü. Tamamen içgüdüsel bir seviyeye varıyorsunuz. Beden düzeyinde korku, dehşet, umut, yaşam ve ölüm… Çok dikkatli olmayı, çok yavaş hareket etmeyi… Her zaman topraklanma ve bedenin güvenliliği ile başlamayı hatırlamaya çalışırım. Bilirsiniz ki travmanın olduğu anda bedenden uzaklaşma, ayrışma olduğunda, tekrar bedene gelmek henüz güvenli hissettirmeyebilir. Kişileri yuvaya, tekrar kendi bedenlerine davet etmek için bedenin gerçekten güvenli hale getirilmesi ve bununla beraber gelen yoğun duygulara katlanabilme gücünü hissetmeleri gerekmektedir. Yani, bu gücü yavaşça geliştirmek. Fazlasıyla topraklanma ve dayanıklılık geliştirmek üzerine çalışmak… Dr. Ilene sembolik beden, iletişim ve ifade ile çalışmayı şöyle tanımlıyor: “Bizler dinamik hareket ile çalışırken sadece beden ile değil, beden duygusu ile, sembolik beden, iletişim, ifade ile çalışıyoruz. Diğerleri ile ilişkide olan ve mekan boyunca bir beden ile çalışıyoruz.”
Aslında bu Dr. Ilene Serlin’in 2006 yılında Israil’de savaş sürerken öğrenciler ile yaptığı çalışmalarda varoluşçu yaklaşımla güven, emniyet, umut ve çaresizlik temalarını grupla araştırdıkları süreçleri konu alan “Courage to Move” (Hareket Etme Cesareti) makalesinde işlenen konularla da paralellik gösteriyor. Makalede yer alan grup üyelerinden birinin rüyasının grup tarafından bedenselleştirilmesi de buna bir örnek olarak ortaya çıkıyor. Makalede de bahsedilen katılımcının gördüğü ve grupla paylaştığı rüya; savaş esnasında evine girilen biri, anaokulundaki çocukların yaptığı, kutuya hapsedilmek istenen kelebek imgelerini içeriyor. Rüya grup tarafından canlandırıldığında, hareket edildiğinde ve ses bulduğunda ise gruptaki bağ ve ifade güçleniyor, herkes için özgürlüğün metaforu olan kelebekler ortaya çıkıyor. Ve aslında yukarıda da bahsedilen birincil, ikincil nesil travması olarak taşınan izlerin, kırılganlıkların kelebek sembolüyle anlam bulduğu üzerinde duruluyor ve rüya grupta şu şekilde yankılanıyor: Küçük bir oda “Travma çoğunlukla bedende mahsur kaldığından, imgelerle hareket etmek ve bedendeki hisleri hissetmek iyileşme için çok önemlidir.” (Courage to Move, sayfa 199)
Referanslar:
http://www.safirdanismanlik.com.tr/ Serlin, I. A. (2012). The courage to move. In S. Schwartz, V. Marcow Speiser, P. Speiser, & M. Kossak (Eds.), The arts and social change: The Lesley University experience in Israel, 117-125. Zur Yigal, Israel: Porat Books. |
DR.ILENE A. SERLIN, PH.D, BC-DMT |