Ritüeller, kutlamalar, düğünler, dinsel törenler, gelenek göreneklerin dans ve hareketle ifade edildiği eski dönemlere bakınca, bugün belki de kendimizi toplum içerisinde hareketle ifade etmekten biraz daha uzak yaşıyoruz. Dans ve toplumun bütünlüğünden mahrum kaldığımız ve hayatın rutin akışına kendimizi kaptırdığımızda, bu mahrumiyet beden ile zihin arasındaki bağı etkileyebiliyor, neredeyse koptu kopacak dediğimiz bir bağ ile günü tamamlayabiliyoruz. Özellikle zihinsel hastalıklar ve psikiyatri dendiğinde aklınıza soğuk duvarlar, tedirgin bakışlar, toplumdan izole olmuş bedenler geliyorsa; şöyle bir resmi hayal etmeye davet ediyorum sizi... Hareketli, bir arada ve rengarenk bir resim. Çünkü insan, duyulduğunda, görüldüğünde, ona alan açıldığında, kendini ifade edebildiğinde var olur.
Peki, kişinin farkındalığını, beden algısını, kendi bedeni ve bulunduğu ortam ile olan ilişkisini güçlendiren dans terapisi nedir? Birleşik Krallık Dans ve Hareket Psikoterapisi Kurumu (ADMT, UK) Dans Terapisini şöyle tanımlar; “Hareketlerin ve dansın psikoterapötik uygulaması ile bireyin kişisel, duygusal, fiziksel, sosyal gelişimini ve farkındalığını yaratıcı bir süreç çerçevesinde sanatla deneyimlemesidir. Dans terapisinin temeli, kişinin hareketlerinin, düşünce sistemini ve hislerini yansıttığı prensibine dayanır. Kişinin hareketlerinin algılanması, fark edilmesi ve hareket repertuvarının genişletilmesi sonucu, bu sürece tanıklık eden dans terapisti kişinin farkındalığını arttırmaya, yeni hareket algıları oluşturmaya ve böylece duygularında ve sözel iletişiminde yeni iletişim mekanizmaları geliştirebilmesine yardımcı olur”. (www.admt.org.uk) Psikiyatride Dans Hareket Psikoterapisi Dansın psikiyatriye gelişi İkinci Dünya Savaşı sonrasında, 1940’lı yıllarda Amerikalı dansçı ve öncü dans terapisti Marian Chace’in St. Elizabeth Hastanesi’nde yaptığı çalışmalar ve eş zamanlarda yine Amerika’da Camarillo Ruh Sağlığı Hastanesi’nde dans çalışmaları yürüten Trudi Schoop ile başlar. Dansın iyileştirici gücünü o dönemlerde şizofreni hastalarıyla olan çalışmalarında da kullanan Chace ve Schoop, dansın bir terapi yöntemi olarak gelişip günümüzde uygulanan haline dönüşmesine öncü olmuşlardır. Günümüzde, İngiltere’de dans terapisi psikiyatride etkin bir rol almaktadır. Başta şizofreni hastalığı olmakla beraber pek çok hastalıkta, hastalık belirtilerini ve stresi azaltmak, ilişki kurma ve baş edebilme mekanizmalarını geliştirmek amacıyla kullanılmaktadır. Türkiye’nin ilk modern psikiyatri hastanesinde Dans Hareket Terapisi yolculuğuna çıkalım beraber: Fransız Lape Hastanesi’nde dans terapisi, psikiyatri, psikoloji, nöroloji, dâhiliye gibi alanlarda hastanın bütünlüğü için bir arada çalışan tedavi ekibinin önemli bir parçasıdır. Sağlık Bakanlığı tarafından da tanınmaya değer bir alan olması için çalışmalara başlandı. Dans hareket psikoterapisi, hastane içinden ya da dışından gelen katılımcılarla bireysel ya da grup terapisi şeklinde düzenli olarak yapılmaktadır. Şizofreni, entelektüel bozukluklar, kronik rahatsızlıklar, demans, madde bağımlılığı, depresyon, kaygı ve duygudurum bozukluğu gibi tanıları olan çeşitli yaşlardaki hastane sakinleri ile dışardan tedavi ya da kişisel gelişim amaçlı gelen kişilere uygulanmaktadır. Kadrosuna ilk kez lisanslı bir dans terapisti ekleyen Fransız Lape Hastanesi, ülkemizde sanat terapilerinin gelişimini desteklemektedir. 14 Kasım 2013’te dans terapisi öncülerinden Dr. Marcia Leventhal’ı, dans terapisini ruh sağlığı alanında çalışan profesyoneller, eğitimciler, yaratıcı sanatlar ile bedensel ve kişisel gelişim ile ilgili farkındalığını arttırmak isteyen kişilerle buluşturmak için ağırladı. *S. Seda Güney, ADMP, UK (Association for Dance and Movement Psychotherapy) lisanslı dans terapisti olarak ‘dâhil etmeye’ yönelik bir yaklaşımla bütünsel ve hümanist bir çerçevede çalışmaktadır.
2 Comments
|
Sevin Seda Güney, MA
Archives |