YASLI GRUPLARIN TERAPİ SÜRECİNDE MİZAHIN İŞLEVİ
E. Hale Gençel
Sanat Terapisti ve Sosyolog
Merhaba, Sizlerle kendi yas hikayemden bir bölüm paylaşarak başlamak istiyorum:
Ben 23 yaşındayken babamı kaybettim, sağlık problemleri vardı ama vedanın bu kadar çabuk olacağını ön görememiştim. Öğrenciydim ve ayrı bir şehirde yaşıyordum, alelacele toplandık. İnsanlar hemen taziye ziyaretlerine gelmeye başladı. Tüm gün bu yoğunlukta geçtikten sonra akşama biz bize kaldık; küçük aile yakın akrabalar ve annemle babamın yakın dostları sanırım on iki kişiydik. Akşam yemeğine oturduk, herkesin başı önde ağlamaktan gözler şişmiş bir süre sessizce herkes çorbasını kaşıkladı, adeta çorbaya dalıp gitmiştik. Sonra yavaş yavaş konuşmalar başladı konu doğal olarak babam hakkındaydı. Çok komik bir adamdı babam, etrafındaki insanları güldürmeyi severdi. İçimizden biri onun muziplikleri ile ilgili bir anısını anlattı; başlar tabaktan kalktı ve birbirimize bakmaya başladık. Bir sonraki anı yine onun esprili kişiliği hakkındaydı bu sefer gülümsemeye başladık. Derken anılar paylaşıldıkça gülümseme çoğaldı çoğaldı ve bir süre sonra masamızdan kahkaha sesleri yükselmeye başladı. Sanki bir yas evi değil şenlik masası gibiydi, sanki bir ölümün yası değil bir yaşamın kutlaması yaşanıyordu. Bu mutlu an kapının çalmasıyla bitti ve biz bir anda utanç içinde “Acaba duydular mı? Duydularsa bizim hakkımızda ne düşünecekler?” diye kaygı dolu gözlerle birbirimize baktık. Ardından yasımızı kaldığımız yerden yaşamaya devam ettik.
Aylar yıllar sonra o akşam yemeğinde yaşadıklarımızın benim yas sürecime ne kadar olumlu katkıda bulunduğunu kavrayabilirdim. Bu deneyimden öğrendiğim üç şeyi sizlerle paylaşacağım:
1 – Bir an içinde olsa o masada sanki yas denizi ikiye ayrıldı ve nefes alabileceğimiz bir alan açıldı, tekrar normal insanlar gibi farklı duygular hissedebildik, yas yok olmadı ama derin bir nefes alma fırsatımız olmuştu ve biz yasla başa çıkmada daha da güçlenmiştik
2- Yas süreci aynı zamanda bir yaşamı kutlamayı da içerir, aslında kutlamaya değer bir hayatın yası büyük olur öyle değil mi? O kişi bize ne kadar dokunduysa, bize ne kadar yakınsa o kadar kederleniriz. Mizah sayesinde kendimden çıkıp babama odaklanma fırsatı buldum. Bu sefer yaşadığım duygular; şükran, minnet, mutluluk gibi çeşitlendi ve yine yas ile başa çıkma konusunda bu çeşitlilik bana yardımcı oldu
3- Bir grup olarak birlikle yas tutmanın desteği çok büyüktü, yas süreci içinde güldüğümüzde bağımız derinleşti, birbirimizi yargılamadık, doğaldık ve en sonunda “Eyvah gelenler bizim hakkımızda ne düşünecek?!” diye düşünürken bile kıkırdıyorduk ve oyunbaz bir ruh halindeydik. Bu sıcak hareketlilik ölümün ağır durağanlığını kırmıştı
Babamın yasını yıllarca tuttum ve tekrar aynı ben asla olmadım, eskiden onu andıkça ağlardım değişen şey şimdi onu andıkça gülümsüyorum ve babama; bana gülmeyi öğrettiği için şükrediyorum
Ölümüyle başa çıkmam konusunda gitmeden önce bıraktığı değerli miras ‘mizah duygusu’ sadece yas sürecinde değil tüm hayatta bana destek olmaya devam ediyor. Bu alanlardan biri de mültecilerle yaptığım grup çalışmaları. Yas ve kayıp her insanın hayatının bir parçasıdır. Bununla beraber mülteci hayatını derinden etkiler ve şekillendirir.
Hayatta her sorunda olduğu gibi önce sorunun farkına varmak ve tanımlamak çözüm bulabilmek ya da sorunu yönetebilmek için ön koşuldur. Sevdiğiniz bir kişinin kaybı en bariz kayıplardan biridir, peki ya bariz olmayan kayıplar?
David Kessler dünyanın en önemli yas süreci ile çalışan uzmanlarından biridir ve Beklentisel Yas’ı şöyle tanımlar. “Beklentisel yas zihnin geleceğe gitmesi ve en kötüyü hayal etmesidir. Kendinizi sakinleştirmek için şimdiki zamana gelmeniz gerekir.”
Pandemi, ekolojik, ekonomik zorluklar bu yas türünü deneyimleyerek öğrenmemizi sağladı, benim çalıştığım gruplar arasında pandemiden önce de yaygındı. 9 senedir gideceği ülkeye gönderilmeyi bekleyen ümidini yitirmiş bir mülteci, hiç istemediği kendinden 20 yaş büyük bir adamla zorla evlendirilmiş bir çocuk gelin mesela.. Beklentisel yaslarını fark etmeden tutuyorlardı. Yine çok fazla bilinmeyen bir yas ifadesi ‘sıla özlemi’; bilindik dil, adres, kültür, şehrin kaybı aşinalığın , güvenin yitimi.
Mülteciler ile psikososyal destek gruplarında çalışırken; her grup çalışmasında olduğu gibi grup değer ve kuralları hakkında görüşmeyi ilk toplantıda yaparız. Konuştuğumuz konular arasında sanatta kendini ifade etme ihtiyacı, saygı, sanatta hatanın olmayacağı gibi konuların yanı sıra özellikle bir konuda kendilerine izin vermelerini isterim. ‘’ Kendime eğlenmek ve gülmek için izin veriyorum’’ cümlesini birkaç kez söylemelerini isterim. Tekrar ederken yüzlerindeki ifadeleri seyretmeyi çok severim. Kimi utangaç, hafif bir gülümseme takınır, kimi şaşkın bir şekilde sağa sola bakınır, kimi “işte aradığım bu kesinlikle” dercesine gözleri parlayarak bakar, kimi “ne olacak şimdi acaba?” diyerek yarı temkinli bir beklentiye girer.
Bir çok makalede mizah terapötik çalışmada kendiliğinden otantik ve rahat bir ortam yaratan eğlenceli bir araç olarak görülmektedir. Kendine eğlenmek gülmek için izin vermek, aslında oyunbazlık için izin vermektir ki oyunbazlık yaratıcılığı, yaratıcılık sanat yapma sürecini, sanat yapma süreci de farklı alternatif çözümleri bulmaya yardımcı olur.
Yas sürecinde sakinleşmek için şimdiye gelmemiz gerekir. Mizah; işte tam olarak bunu sağlar. O anda duymak, koklamak, görmek, işlemek, tepki vermek ve bir gülümseme; bir kalp atışı kadar değerli olabilir.
Eğlenmek ve gülmek için kendine izin vermek yas zamanında doğal olarak gelişmez. Bu iznin bilinçli olarak verilmesi gerekir. Hatta şu anda aranızda bu izni kendine vermemiş olanlar olabilir. Haydi size bir fırsat; ben söyleyeyim siz tekrar edin, size içinizden sindire sindire söylemeniz için 5 saniye vereceğim. ‘’Kendime eğlenmek ve gülmek için izin veriyorum’’. Hemen arkasından gruptan bu ifadeyi harekete dökmelerini isterim. “Konuşmadan hareketlerle bu kuralı nasıl ifade edebiliriz?” derim. Grup kendi arasında biraz konuşur hareket eder, farklı öneriler gelir ki her grup kendine özgüdür.
“Kendime eğlenmek ve gülmek için izin veriyorum” diyerek ve bedensel dil yardımı ile ifade ederek katılımcılar; ilk terapötik adımı atma fırsatını yakalamış olur çoğu zaman.
Bazı gruplarda yas çok ağırdır ve farklı müdahaleler gerektirir, grup ile ilk 5 dakikalık temasta bunu sezersem onlara kısaca teker teker bakarım sonra ‘’Size bakıyorum çünkü burada mısınız diye merak ediyorum’’ derim ve gülümserim onlar da gülümser. Sonrasında ‘’burada olmanız çok önemli kaçırmanızı istemem” derim. “Aklınızdan şu anda ne geçiyor? Bir düşünün, ne olduğunu. Mesela bir kaygı, bir korku, bir huzursuzluk, size rahatsızlık veren bir bakış, hüzün... o her neyse bana verin toplantılarımız bitene kadar bende kalsın. Korkmayın onlara gözüm gibi bakacağım ve isterseniz toplantının bitişinde geri alabilirsiniz.” derim. Teker teker onlara ellerimi uzatır, onların verdiği hayali yükü alırım ve “of ağırmış bu!” derim “taşıması zor olmalı!” ve bu yaklaşım onları tekrar ana (burada şimdiye) geri getirir.
Toplantı bittikten sonra grup ayaklandığında ‘’Pardon burada emanetleriniz vardı. Alıyor musunuz yoksa burada mı kalsın?” diye sorarım. Genelde grup içinde kıpırdaşmalar olur ‘’Yok sağ olun sizde kalsın, siz onlarla nasıl başa çıkacağınızı biliyorsunuz. Haydi biz kaçtık.’’ diyerek onları benimle bırakıp giderler. Ben ise bana gösterdikleri güvene ve sergiledikleri iyi olma hallerine mi sevineyim yoksa bıraktıklarıyla ne yapacağımı mı düşüneyim bazen bilemem. :)
Bir anı daha anlattıktan sonra son sözlerimle konuşmamı bitireceğim.
Mülteciler toplantılara gelirken en güzel kıyafetlerini giyerler genelde, çok büyük farklı bir etkinliktir onlar için buluşmalarımız. Bir seferinde en güzel yerel elbisesini giydiğini söyleyen mülteci bir Kadın bana yaklaştı ve tırnaklarını göstererek “bak oje sürdüm sadece bu toplantı için sonra sileceğim” dedi. “Çok güzel olmuş neden sileceksin?” diye sorduğumda “Etraftakiler ‘şu mülteciye bak, yiyecek ekmeği yok ama ojesi var’ diyorlar” dedi. Ben de “Bir daha laf atan olursa ‘ 2 lokma ekmeğim 1 tane ojem var gel paylaşalım ‘ de dedim başörtüsü ile ağzını kapatıp kıkır kıkır gülerken omuzuma bir şaplak attı ve beraberce güldük.
Benimle bu anı paylaşırken benim de o kişiler gibi Türk olduğumu bilmesi ve yine de paylaşması, bir Türkün onu yargılamadan farklı bir bakış acısı getirmesinin onda yarattığı etki, görülmeye değerdi. Bir çocuk gibi öne arkaya sallana sallana ellerini dizlerine vura vura gülmesini unutamam. Böylece aramızda hemen bir bağ kuruldu. Ondan sonra grup çalışmasında katılımı ve kendini ifade etmesi fark edilir derecede arttı.
Sizin hayatınızda mizahın yeri nedir? Yeterince gülüyor musunuz?
Mizah hayatla mücadele etme sürecinde zaman zaman ihtiyacımız olan oksijen çadırı görevini görebilir, sorunları ortadan kaldırmaz ama sizi daha güçlü kılabilir.
Mizah yas başta olmakla birlikte her güç durumda farklı çözüm yolları bulmamız için gerekli olan oyunbaz, yaratıcı ortamın hazırlanmasında katalizör gibi bir etki sağlayabilir.
Mizahın yas sürecine en önemli katkılarından biri de kişiler arasında bağı güçlendirmesi ve bu sayede yas sürecinde izole olmuşluk hisseden bireyin tekrar sosyal ilişkilerinden destek alır konuma gelmesine sunduğu katkıdır.
Beni dinlediğiniz için teşekkür ederim
Gülmeyi unutmayın. :)
Ben 23 yaşındayken babamı kaybettim, sağlık problemleri vardı ama vedanın bu kadar çabuk olacağını ön görememiştim. Öğrenciydim ve ayrı bir şehirde yaşıyordum, alelacele toplandık. İnsanlar hemen taziye ziyaretlerine gelmeye başladı. Tüm gün bu yoğunlukta geçtikten sonra akşama biz bize kaldık; küçük aile yakın akrabalar ve annemle babamın yakın dostları sanırım on iki kişiydik. Akşam yemeğine oturduk, herkesin başı önde ağlamaktan gözler şişmiş bir süre sessizce herkes çorbasını kaşıkladı, adeta çorbaya dalıp gitmiştik. Sonra yavaş yavaş konuşmalar başladı konu doğal olarak babam hakkındaydı. Çok komik bir adamdı babam, etrafındaki insanları güldürmeyi severdi. İçimizden biri onun muziplikleri ile ilgili bir anısını anlattı; başlar tabaktan kalktı ve birbirimize bakmaya başladık. Bir sonraki anı yine onun esprili kişiliği hakkındaydı bu sefer gülümsemeye başladık. Derken anılar paylaşıldıkça gülümseme çoğaldı çoğaldı ve bir süre sonra masamızdan kahkaha sesleri yükselmeye başladı. Sanki bir yas evi değil şenlik masası gibiydi, sanki bir ölümün yası değil bir yaşamın kutlaması yaşanıyordu. Bu mutlu an kapının çalmasıyla bitti ve biz bir anda utanç içinde “Acaba duydular mı? Duydularsa bizim hakkımızda ne düşünecekler?” diye kaygı dolu gözlerle birbirimize baktık. Ardından yasımızı kaldığımız yerden yaşamaya devam ettik.
Aylar yıllar sonra o akşam yemeğinde yaşadıklarımızın benim yas sürecime ne kadar olumlu katkıda bulunduğunu kavrayabilirdim. Bu deneyimden öğrendiğim üç şeyi sizlerle paylaşacağım:
1 – Bir an içinde olsa o masada sanki yas denizi ikiye ayrıldı ve nefes alabileceğimiz bir alan açıldı, tekrar normal insanlar gibi farklı duygular hissedebildik, yas yok olmadı ama derin bir nefes alma fırsatımız olmuştu ve biz yasla başa çıkmada daha da güçlenmiştik
2- Yas süreci aynı zamanda bir yaşamı kutlamayı da içerir, aslında kutlamaya değer bir hayatın yası büyük olur öyle değil mi? O kişi bize ne kadar dokunduysa, bize ne kadar yakınsa o kadar kederleniriz. Mizah sayesinde kendimden çıkıp babama odaklanma fırsatı buldum. Bu sefer yaşadığım duygular; şükran, minnet, mutluluk gibi çeşitlendi ve yine yas ile başa çıkma konusunda bu çeşitlilik bana yardımcı oldu
3- Bir grup olarak birlikle yas tutmanın desteği çok büyüktü, yas süreci içinde güldüğümüzde bağımız derinleşti, birbirimizi yargılamadık, doğaldık ve en sonunda “Eyvah gelenler bizim hakkımızda ne düşünecek?!” diye düşünürken bile kıkırdıyorduk ve oyunbaz bir ruh halindeydik. Bu sıcak hareketlilik ölümün ağır durağanlığını kırmıştı
Babamın yasını yıllarca tuttum ve tekrar aynı ben asla olmadım, eskiden onu andıkça ağlardım değişen şey şimdi onu andıkça gülümsüyorum ve babama; bana gülmeyi öğrettiği için şükrediyorum
Ölümüyle başa çıkmam konusunda gitmeden önce bıraktığı değerli miras ‘mizah duygusu’ sadece yas sürecinde değil tüm hayatta bana destek olmaya devam ediyor. Bu alanlardan biri de mültecilerle yaptığım grup çalışmaları. Yas ve kayıp her insanın hayatının bir parçasıdır. Bununla beraber mülteci hayatını derinden etkiler ve şekillendirir.
Hayatta her sorunda olduğu gibi önce sorunun farkına varmak ve tanımlamak çözüm bulabilmek ya da sorunu yönetebilmek için ön koşuldur. Sevdiğiniz bir kişinin kaybı en bariz kayıplardan biridir, peki ya bariz olmayan kayıplar?
David Kessler dünyanın en önemli yas süreci ile çalışan uzmanlarından biridir ve Beklentisel Yas’ı şöyle tanımlar. “Beklentisel yas zihnin geleceğe gitmesi ve en kötüyü hayal etmesidir. Kendinizi sakinleştirmek için şimdiki zamana gelmeniz gerekir.”
Pandemi, ekolojik, ekonomik zorluklar bu yas türünü deneyimleyerek öğrenmemizi sağladı, benim çalıştığım gruplar arasında pandemiden önce de yaygındı. 9 senedir gideceği ülkeye gönderilmeyi bekleyen ümidini yitirmiş bir mülteci, hiç istemediği kendinden 20 yaş büyük bir adamla zorla evlendirilmiş bir çocuk gelin mesela.. Beklentisel yaslarını fark etmeden tutuyorlardı. Yine çok fazla bilinmeyen bir yas ifadesi ‘sıla özlemi’; bilindik dil, adres, kültür, şehrin kaybı aşinalığın , güvenin yitimi.
Mülteciler ile psikososyal destek gruplarında çalışırken; her grup çalışmasında olduğu gibi grup değer ve kuralları hakkında görüşmeyi ilk toplantıda yaparız. Konuştuğumuz konular arasında sanatta kendini ifade etme ihtiyacı, saygı, sanatta hatanın olmayacağı gibi konuların yanı sıra özellikle bir konuda kendilerine izin vermelerini isterim. ‘’ Kendime eğlenmek ve gülmek için izin veriyorum’’ cümlesini birkaç kez söylemelerini isterim. Tekrar ederken yüzlerindeki ifadeleri seyretmeyi çok severim. Kimi utangaç, hafif bir gülümseme takınır, kimi şaşkın bir şekilde sağa sola bakınır, kimi “işte aradığım bu kesinlikle” dercesine gözleri parlayarak bakar, kimi “ne olacak şimdi acaba?” diyerek yarı temkinli bir beklentiye girer.
Bir çok makalede mizah terapötik çalışmada kendiliğinden otantik ve rahat bir ortam yaratan eğlenceli bir araç olarak görülmektedir. Kendine eğlenmek gülmek için izin vermek, aslında oyunbazlık için izin vermektir ki oyunbazlık yaratıcılığı, yaratıcılık sanat yapma sürecini, sanat yapma süreci de farklı alternatif çözümleri bulmaya yardımcı olur.
Yas sürecinde sakinleşmek için şimdiye gelmemiz gerekir. Mizah; işte tam olarak bunu sağlar. O anda duymak, koklamak, görmek, işlemek, tepki vermek ve bir gülümseme; bir kalp atışı kadar değerli olabilir.
Eğlenmek ve gülmek için kendine izin vermek yas zamanında doğal olarak gelişmez. Bu iznin bilinçli olarak verilmesi gerekir. Hatta şu anda aranızda bu izni kendine vermemiş olanlar olabilir. Haydi size bir fırsat; ben söyleyeyim siz tekrar edin, size içinizden sindire sindire söylemeniz için 5 saniye vereceğim. ‘’Kendime eğlenmek ve gülmek için izin veriyorum’’. Hemen arkasından gruptan bu ifadeyi harekete dökmelerini isterim. “Konuşmadan hareketlerle bu kuralı nasıl ifade edebiliriz?” derim. Grup kendi arasında biraz konuşur hareket eder, farklı öneriler gelir ki her grup kendine özgüdür.
“Kendime eğlenmek ve gülmek için izin veriyorum” diyerek ve bedensel dil yardımı ile ifade ederek katılımcılar; ilk terapötik adımı atma fırsatını yakalamış olur çoğu zaman.
Bazı gruplarda yas çok ağırdır ve farklı müdahaleler gerektirir, grup ile ilk 5 dakikalık temasta bunu sezersem onlara kısaca teker teker bakarım sonra ‘’Size bakıyorum çünkü burada mısınız diye merak ediyorum’’ derim ve gülümserim onlar da gülümser. Sonrasında ‘’burada olmanız çok önemli kaçırmanızı istemem” derim. “Aklınızdan şu anda ne geçiyor? Bir düşünün, ne olduğunu. Mesela bir kaygı, bir korku, bir huzursuzluk, size rahatsızlık veren bir bakış, hüzün... o her neyse bana verin toplantılarımız bitene kadar bende kalsın. Korkmayın onlara gözüm gibi bakacağım ve isterseniz toplantının bitişinde geri alabilirsiniz.” derim. Teker teker onlara ellerimi uzatır, onların verdiği hayali yükü alırım ve “of ağırmış bu!” derim “taşıması zor olmalı!” ve bu yaklaşım onları tekrar ana (burada şimdiye) geri getirir.
Toplantı bittikten sonra grup ayaklandığında ‘’Pardon burada emanetleriniz vardı. Alıyor musunuz yoksa burada mı kalsın?” diye sorarım. Genelde grup içinde kıpırdaşmalar olur ‘’Yok sağ olun sizde kalsın, siz onlarla nasıl başa çıkacağınızı biliyorsunuz. Haydi biz kaçtık.’’ diyerek onları benimle bırakıp giderler. Ben ise bana gösterdikleri güvene ve sergiledikleri iyi olma hallerine mi sevineyim yoksa bıraktıklarıyla ne yapacağımı mı düşüneyim bazen bilemem. :)
Bir anı daha anlattıktan sonra son sözlerimle konuşmamı bitireceğim.
Mülteciler toplantılara gelirken en güzel kıyafetlerini giyerler genelde, çok büyük farklı bir etkinliktir onlar için buluşmalarımız. Bir seferinde en güzel yerel elbisesini giydiğini söyleyen mülteci bir Kadın bana yaklaştı ve tırnaklarını göstererek “bak oje sürdüm sadece bu toplantı için sonra sileceğim” dedi. “Çok güzel olmuş neden sileceksin?” diye sorduğumda “Etraftakiler ‘şu mülteciye bak, yiyecek ekmeği yok ama ojesi var’ diyorlar” dedi. Ben de “Bir daha laf atan olursa ‘ 2 lokma ekmeğim 1 tane ojem var gel paylaşalım ‘ de dedim başörtüsü ile ağzını kapatıp kıkır kıkır gülerken omuzuma bir şaplak attı ve beraberce güldük.
Benimle bu anı paylaşırken benim de o kişiler gibi Türk olduğumu bilmesi ve yine de paylaşması, bir Türkün onu yargılamadan farklı bir bakış acısı getirmesinin onda yarattığı etki, görülmeye değerdi. Bir çocuk gibi öne arkaya sallana sallana ellerini dizlerine vura vura gülmesini unutamam. Böylece aramızda hemen bir bağ kuruldu. Ondan sonra grup çalışmasında katılımı ve kendini ifade etmesi fark edilir derecede arttı.
Sizin hayatınızda mizahın yeri nedir? Yeterince gülüyor musunuz?
Mizah hayatla mücadele etme sürecinde zaman zaman ihtiyacımız olan oksijen çadırı görevini görebilir, sorunları ortadan kaldırmaz ama sizi daha güçlü kılabilir.
Mizah yas başta olmakla birlikte her güç durumda farklı çözüm yolları bulmamız için gerekli olan oyunbaz, yaratıcı ortamın hazırlanmasında katalizör gibi bir etki sağlayabilir.
Mizahın yas sürecine en önemli katkılarından biri de kişiler arasında bağı güçlendirmesi ve bu sayede yas sürecinde izole olmuşluk hisseden bireyin tekrar sosyal ilişkilerinden destek alır konuma gelmesine sunduğu katkıdır.
Beni dinlediğiniz için teşekkür ederim
Gülmeyi unutmayın. :)