Prof. Dr. İsmail Ersevim
İSMAİL ERSEVİM ( 1929-2014 )
İstanbul'da doğdu. İstanbul Tıp Fakültesi'ni bitirdikten sonra Ruh ve Sinir Hastalıkları Uzmanı oldu (1955). Harvard ve Boston Üniversiteleri'nde Öğretim Üyeliği, Harvard-Cambridge Hospital'de Narkotik Program Direktörlüğü gibi görevlerde bulundu. İstanbul Konservatuarı Türk Musikisi Kanun Bölümü'nden 1952 yılında ve New York School of Music Piyano Bölümü'nden 1962 yılında mezun oldu. Çok sayıda şiiri Amerikan Antolojileri'nde yer aldı ve 1989 yılında Silver Poet ödülünü kazandı. 1990'lı yıllarda Türkiye'de İstanbul Çapa Tıp Fakültesi, İstanbul Adli Tıp Enstitüsü, Kadir Has Üniversitesi gibi kurumlarda öğretim üyesi olarak çalıştı. 1991-1993 ve 1997-2002 yılları arasında İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları Tiyatro Araştırma Laboratuarı'nda danışman, eğitmen olarak görev aldı. Prof.Dr. İsmail Ersevim’in yurtdışında ve Türkiye'de yayınlanmış çok sayıda kitabı vardır. Freud ve Psikanaliz'in Temel İlkeleri, Yaratıcılık ve Diğer Söyleşiler, Aile Terapisi, Oyun ve Oyun Tedavisi, Hiperaktif Çocuklar ve Ritalin bu kitaplardan bazılarıdır. |
Prof. Dr. İsmail Ersevim ile tanışmam henüz Türkiye’ye yeni döndüğü yıllarda olmuştu. Uzun yıllar Amerika’nın çeşitli eyaletlerinde psikoanalist olarak çalışan ve birçok servisin kurulmasında etkin olarak öncülük eden değerli hocamızın engin deneyimlerinden yararlandığım için kendimi şanslı görüyorum. Özellikle yaratıcılık konusunda çok derin bir bilgi birikimine ve deneyime sahip olan İsmail Ersevim’in bana ve İÜ İTF Psikiyatri AD Sosyal Psikiyatri Servisi ekibine katkıları unutulmaz.
Ağır ruhsal sorunları olan bireylerle ayaktan tedavi servisi olan Sosyal Psikiyatri Servisi’nde sanat psikoterapisi ağırlıklı gündüz hastanesi modelinde çalıştığım yıllarda, her gün belli sayıda (10-12 kişi) hasta sabahtan akşama kadar serviste kalıyor; sabah resim ve seramik ağırlıklı sanat terapi atölyesine, öğleden sonra da etkileşim grubuna katılıyorlardı. Öğlen saatlerinde ise hastalarla birlikte hazırladığımız yemek ve çay saatimiz vardı. Demokratik bir ilişki içinde hastalarla ortamı paylaşıyor, birlikte yemek yiyor, zaman zaman hastane dışı gezi, sinema, piknik gibi etkinlikler yapıyorduk. O dönemde psikotik bozukluklardan oluşan bir grupla müzikle etkileşim grubu başlatmıştık. Halk eğitim merkezinden gelen müzik hocalarının eşlik ettiği çalışmamız, giderek terapötik bir nitelik kazanmaya başlamıştı. Tam o dönemde 1992-1994 yılları arasında yollarımızın kesiştiği İsmail Ersevim, her hafta kliniğimize gelerek bu grubu yürüten tüm ekibe süpervizyon vermişti. Sanatla psikoterapi grubunun işleyişi ve hastaların grup içindeki dinamiklerini anlamamda bu toplantıların çok katkısı olmuştur.
Son derece mütevazı, gelişimi destekleyici ve olumlu bir bakışa sahip olan hocamızla ilgili hiç unutmadığım bir anımı anlatmak isterim. Bir öğle saati yine hastalarla beraber yemek hazırlıyorduk, İsmail bey bize domatesli pilav yapacaktı. Ocağın başında son derece neşeli ve konuşkan bir tutumla pilavı hazırlıyordu. O sırada başka bir klinikten beni ziyarete gelen bir meslektaşım koridordan içerideki ortamı gördü ve bana “bu hastanız ne kadar neşeli ve pozitif birisi” dedi. “O bizim hocamız” dediğimde, o meslektaşımın hastalarla ekibin bir arada oluşuna biraz şaşırarak baktığını hatırlıyorum.
Psikiyatride psikososyal yaklaşımın ve sanatın kullanımının henüz başında olduğumuz bu yıllarda bize kattıklarından dolayı hocamızı şükranla anıyorum.
Ağır ruhsal sorunları olan bireylerle ayaktan tedavi servisi olan Sosyal Psikiyatri Servisi’nde sanat psikoterapisi ağırlıklı gündüz hastanesi modelinde çalıştığım yıllarda, her gün belli sayıda (10-12 kişi) hasta sabahtan akşama kadar serviste kalıyor; sabah resim ve seramik ağırlıklı sanat terapi atölyesine, öğleden sonra da etkileşim grubuna katılıyorlardı. Öğlen saatlerinde ise hastalarla birlikte hazırladığımız yemek ve çay saatimiz vardı. Demokratik bir ilişki içinde hastalarla ortamı paylaşıyor, birlikte yemek yiyor, zaman zaman hastane dışı gezi, sinema, piknik gibi etkinlikler yapıyorduk. O dönemde psikotik bozukluklardan oluşan bir grupla müzikle etkileşim grubu başlatmıştık. Halk eğitim merkezinden gelen müzik hocalarının eşlik ettiği çalışmamız, giderek terapötik bir nitelik kazanmaya başlamıştı. Tam o dönemde 1992-1994 yılları arasında yollarımızın kesiştiği İsmail Ersevim, her hafta kliniğimize gelerek bu grubu yürüten tüm ekibe süpervizyon vermişti. Sanatla psikoterapi grubunun işleyişi ve hastaların grup içindeki dinamiklerini anlamamda bu toplantıların çok katkısı olmuştur.
Son derece mütevazı, gelişimi destekleyici ve olumlu bir bakışa sahip olan hocamızla ilgili hiç unutmadığım bir anımı anlatmak isterim. Bir öğle saati yine hastalarla beraber yemek hazırlıyorduk, İsmail bey bize domatesli pilav yapacaktı. Ocağın başında son derece neşeli ve konuşkan bir tutumla pilavı hazırlıyordu. O sırada başka bir klinikten beni ziyarete gelen bir meslektaşım koridordan içerideki ortamı gördü ve bana “bu hastanız ne kadar neşeli ve pozitif birisi” dedi. “O bizim hocamız” dediğimde, o meslektaşımın hastalarla ekibin bir arada oluşuna biraz şaşırarak baktığını hatırlıyorum.
Psikiyatride psikososyal yaklaşımın ve sanatın kullanımının henüz başında olduğumuz bu yıllarda bize kattıklarından dolayı hocamızı şükranla anıyorum.