“GEÇİŞ ALANI” OLARAK EBRU SANATI
Aysun Aktaş Özkafacı Uzm. Psikolog / Psikoterapist / Ebru Sanatçısı
İnsanın davranış, duygu ve ilişkilerindeki karmaşıklık onu anlam arayışına yönlendirmiştir. Birey, bu anlam arayışında, kendisiyle temas etme, kendi kaynaklarını keşfetme, duygu ve duyumlarını fark etme sürecinde sanatın iyileştirici gücünden faydalanabilmektedir. Sanat, Winnicot’ın deyimiyle bir“geçiş alanı” oluşturmaya olanak sağlar. Sanat aracılığıyla bireyin, kendilik tasarımları ve nesne ilişkileri sanatsal formlar yoluyla şekil alır. Kişiye bu formlar aracılığıyla, nesne ilişkilerini düzenleme ve ilişkilerinin ardındaki dinamikleri fark edebilme olanağı sağlar. Sanat terapisi konulu akademik araştırma ve yayınlar incelendiğinde resim, dans-hareket, heykel, seramik, müzik, kolaj gibi farklı sanatların uygulandığı çalışmalara yer verildiği görülmüştür. Ancak geleneksel sanatlarımızdan olan ebru sanatının uygulanıldığı yapılandırılmış çalışmalara rastlanmamıştır.
Kriz anında, stres yaratan durumlarda ya da ruh sağlığı sorunlarının yaşandığı süreçlerde; güçlü yanlarımızı, beslenebileceğimiz kaynakları ve elde etmiş olduğumuz başarıları unutmak kolaydır. Ebru sanatı ile sanat psikoterapisi bireye; belirsizlikle baş etme, tekrar eden ve kişide tıkanmışlık hissi yaratan deneyimlere farklı bakış açısı kazandırma, duyguları ve güçlü yanlarını fark etme, güvenli alan oluşturma gibi birçok konuda olanaklar sunar. Özellikle figüratif olmayan ebru çalışmaları, imge’nin bilinç dışından bilince çıkması, önce simgeye ve ardından sözel ifadeye dönüşmesine olanak sağlar. Figüratif ebru çalışmaları ise kişiye; kaygı ve kendi kontrolü dışındaki durumlarla başa çıkabilme, bu alanları kabullenebilme olanağı sunar. Ebru ile sanat psikoterapisi atölyelerinde, belli bir disiplin içinde hazırlama ve uygulama gerektiren yalnızca bu sanata özgü malzeme ve teknikler, terapötik amaçlı kullanılmak üzere düzenlenir. Ebru ile sanat psikoterapisi atölyelerinde katılımcılar, kullanacakları renk seçimi ve ebru teknesi başında kalacakları süre konusunda sınırlandırılmazlar. Bu durum katılımcıların kendilerini daha özgür hissetmelerine ve duygularını daha rahatlıkla tekneye aktarmalarına olanak sağlar. Bazen planladıkları şeyi tekneye aktarma konusunda endişelendiklerini, yapmak istedikleri ürün ile ortaya çıkan ürünün çok farklı olduğunu belirtirler. Ebru sanatında ortaya çıkan hiçbir ürün, birbirinin aynı değildir. Aynı kişi, aynı tekne ve aynı boyalarla ardı ardına, aynı çalışmayı yapmak istese de bire bir aynı sonuca ulaşamaz. Bu özelliğiyle ebru sanatı, bireyin biricikliği ve öznelliğine vurgu yapar. Ebru ile yapılan sanat psikoterapisi atölyelerinde katılımcılar kimi zaman, tekne içindeki sıvı ve renkleri kontrol etmekte zorlandıklarını ifade ederler. Suya uygulanan müdahalenin fazlalığı, teknenin boyaya doygunluğu ya da tekne doygunluğunun az olması gibi sebeplerle istedikleri ürünü ortaya koymada zorlanabilirler. Atölye ortamının ısısı, havadaki toz miktarı, süre, boya ayarlarının sık sık değişebilmesi bu sanatın kontrolünü zorlaştırmaktadır. Bu özelliğiyle ebru sanatı bireyin, seçimleri ve sınırlılıkları konusunda düşünmesine, kendi içine bakmasına, varoluşunun getirileriyle ve çatışmalarıyla yüzleşebilmesine fırsat tanır. Atölye çalışmalarında, ebru tekniğine uygun olarak eller kullanılırken uygun müzik ve ritimde beden salınımı da ortaya çıkar. Bu süreçte tekne başında el ve beden salınımının senkronize bir şekilde çalıştığı, odaklanma ve doğaçlama becerilerinin gelişimi, malzemeyi kullanma ve yaratıcı denemelerde bulunma cesaretiyle birlikte özgüven artışı gözlenir. Ebru ile sanat psikoterapisi atölyelerinde terapötik ittifakı daha kısa sürede sağlamak ve güvenli alan oluşturmak için katılımcılar, belli oturum sayısınca ebru sanatının kendine özgü teknikleri ile sınırlandırılmazlar. Katılımcıların sınırlandırılmaması, belli kurallar dizisinin içine sokulmaması yaratıcı süreçlerini olumlu yönde etkilemekte ve onları cesaretlendirmektedir. Ebru ile grup sanat psikoterapisi uygulamaları'nda deneyimlediğimiz, gözlemlediğimiz niteliksel ve niceliksel veriler doğrultusunda yeni bir bilimsel çalışma yapmaya karar verdik. Daha sonra bu araştırmamızı makaleye dönüştürdük ve makalemiz uluslararası hakemli Sanat terapisi alanında saygın bir dergi olan “The Arts in Psychotherapy” de 15 Ağustos 2020 tarihinde yayınlandı. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Sosyal Psikiyatri Servisi, Sanat Psikoterapileri ve Rehabilitasyonu Program sorumlusu Doç. Dr. Nurhan Eren ile birlikte hazırladığımız “Travma Sonrası Stres Bozukluğu Tanısı Olan Aile İçi Şiddet Mağduru Kadınlarda Ebru Sanatının Kullanıldığı Grup Sanat Terapisinin Depresyon, Anksiyete ve Umutsuzluk Düzeyine Etkisi” başlıklı , ebru sanatının terapötik etkisini destekleyen nitel ve nicel sonuçlara ulaştığımız makalemizin kısa özetini ve bağlantı adresini sizlerle paylaşmak isteriz; Araştırma, ön-test son-test yarı deneysel desende ocak-nisan 2018 tarihleri arasında travma sonrası stres bozukluğu tanısı almış aile içi fiziksel ve ruhsal şiddet mağduru 8 gönüllü kadın katılımcı ile gerçekleştirilmiştir. Çalışmada, rastlantısallığı deneyimlemeye olanak sağlayan ebru sanatının kullanıldığı, yapılandırılmış 14 oturumdan oluşan sanat psikoterapi yöntemi kullanılmıştır. Araştırmanın nicel verileri deney gruplu ön ve son test modeli aracılığıyla; nitel verileri ise betimsel yöntemden yararlanılarak elde edilmiştir. Araştırma verileri, oturumlarda üretilen ebru sanatı ürünlerinin biçimsel incelenmesi, katılımcıların sözel paylaşımları, Kişisel Bilgi Formu, Beck Umutsuzluk Ölçeği, Beck Depresyon Ölçeği ve Beck Anksiyete ölçeği üzerinden elde edilmiştir. Tanımlayıcı veriler; frekans, yüzdelikler, aritmetik ortalama ile gösterilmiş, karşılaştırmalarda non parametrik Wilcoxon İşaretli Sıralar Testi kullanılmıştır. Ölçeklerden alınan puan ortalamaları incelendiğinde, depresyon, anksiyete ve umutsuzluk düzeyi öntest-sontest puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmuştur (depresyon; z = -2.041 p < .05; anksiyete; z = -2.214 p < .05; umutsuzluk düzeyi; z =2.220 p < .05). Betimsel analizde kadınların yaşadıkları şiddet deneyimlerinin ebru çalışmalarına yansıdığı; öfke, kızgınlık, kaygı, gelecek korkusu, başa çıkma, umut gibi ortak temaların ortaya çıktığı ve paylaşıldığı görülmüştür. Araştırma, travma sonrası stres bozukluğu tanısı almış aile içi şiddet mağduru kadınlarda ebru sanatı ile yapılan sanat terapisinin depresyon, anksiyete ve umutsuzluk düzeyini azaltmada olumlu bir etkiye sahip olduğunu göstermektedir. Ebru sanat çalışması sürecinde şiddet mağduru kadınların yaptıkları ebrular aracılığıyla travmatik deneyimlerini ifade edebilme konusunda daha cesur oldukları, gömülü kalmış travmatik yaşantılarının ortaya çıkan metaforik, imgesel ürünler aracılığıyla ifade edilebilirlik kazandığı ve sözel anlatıya dönüşebildiği gözlenmiştir. Bu araştırmanın yapılandırılmış ve yarı deneysel olması sebebiyle literatüre ve alanda yapılacak diğer çalışmalara katkı sağlayacağı düşünülmektedir. Araştırmanın tamamına The Arts in Psychothearpy dergisinden ve aşağıdaki doi numarasından ulaşabilirsiniz. https://doi.org/10.1016/j.aip.2020.101703 |