Terapötik İlişkide Ebru Tekniğinin Kullanımı
Ebru’da yüzeye düşen her boya kendinden öncekileri iter ve kendine bir yer açmaya çalışır. Üst üste düşen boyalar tekne üzerinde asla karışmaz ve birleşmez. Düşen damlacıkların birbirini itekleyerek kendilerine yer açma çabası, metaforik olarak bizi toplumsal düzen ve hatta kaos icinde bireysel olarak varolabilmenin izdüşümüne götürür.
Su üzerindeki alan bazen, boyaların rahatça açılabilemesine, yani kendimizi kolaylıkla ifade edebilmemize izin verirken bazen de o kadar az olur ki -yüzeyde kalabilmesi- yani bireysel olarak sadece var olabilmemiz bile güç olabilir. Yüzeyde kalabilme ve açılabilme gayretinde olan her bir renk, aynı toplum içindeki her farklı birey gibi kendine alan açabilmeye ve varolabilmeye çalışır. Atölye çalışmasında öncelikli olarak, katılımcıların salt fiziksel olarak orada bulunmalarını desteklemek, bir grup içinde bireysel olarak varolabilmenin ağırlığını hafifletmek adına önemlidir.
Battal ebruda aynı teknede var olan her bir renk gibi, grup üylerinin de her birinin kendi kişisel özellikleri, beklentileri, önyargıları, geçmiş tecrübeleri, hastalıklarının semptomları farklıdır, Yani grup da rengarenktir, Figürden ziyade renk ve desen ile çalıştığımız Ebru’da bu konuya odaklanmak ilk atölyelerde grup kohezyonunun oluşmasında destek olacaktır. İlerleyen atölyelerde de grup çalışmasında aynı teknede faklı renklerle varolabilmek bu tecrübeyi pekiştirecektir.
Ebru yaparken dikkatimizi verdiğimiz bir konu da `ritim’ olabilir. Boyayı düşürmek için elimize vurduğumuz fırçada bir ritim yakalamak her ne kadar `araç’ gibi görünse de, tekne başında yakalanan bu ritim, beden hafızasına kaydedilir. Grupta fiziksel bir farkındalık ve dönüşüm olmasını istiyorsak, yaratıcı sürece bedeni ve iç ritmimizi de dahil etmeliyiz. Fırça ve damlayan boya ile uyumlanan beden-zihin daha kontrollü olmaya davet edilecektir.
Ebru dogası gereği sakin, yavaş ritimli bir sanattır. Suyun akışkanlığı bizi daha yavaş ve kontrollü olmaya mecbur bırakır. Ebru yaparken yakaladığımız ritim bize iç ritmimizi gösterir ve ebru sayesinde bu ritmi yavaşlatmak yada hızlandırmak yani bu konuda bir farkındalık yaratmak ve bu ritmi kontrol ediyor olmak öncelikle bedende sonra duygu durumumuzda ve davranışlarımızda dönüşüm saglayabilir.
Hizli akan şehir hayatında anda kalabilmeyi unutan zihin ve beden bu ritim farkındalığı ile şimdiye gelecek, yaptığı işin ve kendinin tadına varacaktır.
Ayni ritim ile heryere eşit şekilde boya damlatarak yaptığımız ebru’nun yanı sıra, vur-bekle-vur, metronomda bir vuruş atlamak gibi eksik bir ritim ile de yapılan bir battal çeşidi vardır. Öbek atışı dediğimiz bu atış ile de ritim üzerine odaklanmak daha açık ve kolay olacaktır. Ayrıca alışılan tekrarlayan ritimden, fakli bir ritme geçmek de ilk başta zorlasa da yeni bir ifade, repertuarda yeni bir parça olacaktır.
Ayakta çalışıyor olmak bize bir hareket özgürlüğü verir, Boyayı atarken sağa sola hareket etmek yada masa başında teknenin etrafında dönmek, bireysel olarak varolduğumuz yani ürettiğimiz-kendimizi ifade ettiğimiz alanı genişletmek bir bakıma kinesferimizi genişletmemiz anlamına gelir. Kendi içine kapanmış, iletişimi azalmış ve toplumsal rollerini yitirerek, izole olmuş bir bireyin, sözel olmayan bir ifade aracı kullanırken alanını bir adım dahi genişletebilmesi, ilerleyen süreçler için önemli bir aşamadır.
Ebru yapan kişiye, fırcayı eline vururken, boyundan omuzuna bağlanan kolunu, eklemlerini, hareket eden bileklerini ve ellerinin her bir parmağını,fırçayı ve her bir kasını sıkmadan, olabildiğince rahat ve sakin bir ritim tutturması tavsiye edilir. İç ritmini duymakta güçlük çekenler için dışarıdan bir uyaran, alkış, parmak şıklatma vs. verilebilir. Bir süre sonra iç ritmi buna uyumlanacaktır. Fırça burada bedenin uzantısı olan bir araç gibi görülebilir. Fırça o an bizim ifademize eşlik eden temsili bir araçtır.
Su üzerindeki alan bazen, boyaların rahatça açılabilemesine, yani kendimizi kolaylıkla ifade edebilmemize izin verirken bazen de o kadar az olur ki -yüzeyde kalabilmesi- yani bireysel olarak sadece var olabilmemiz bile güç olabilir. Yüzeyde kalabilme ve açılabilme gayretinde olan her bir renk, aynı toplum içindeki her farklı birey gibi kendine alan açabilmeye ve varolabilmeye çalışır. Atölye çalışmasında öncelikli olarak, katılımcıların salt fiziksel olarak orada bulunmalarını desteklemek, bir grup içinde bireysel olarak varolabilmenin ağırlığını hafifletmek adına önemlidir.
Battal ebruda aynı teknede var olan her bir renk gibi, grup üylerinin de her birinin kendi kişisel özellikleri, beklentileri, önyargıları, geçmiş tecrübeleri, hastalıklarının semptomları farklıdır, Yani grup da rengarenktir, Figürden ziyade renk ve desen ile çalıştığımız Ebru’da bu konuya odaklanmak ilk atölyelerde grup kohezyonunun oluşmasında destek olacaktır. İlerleyen atölyelerde de grup çalışmasında aynı teknede faklı renklerle varolabilmek bu tecrübeyi pekiştirecektir.
Ebru yaparken dikkatimizi verdiğimiz bir konu da `ritim’ olabilir. Boyayı düşürmek için elimize vurduğumuz fırçada bir ritim yakalamak her ne kadar `araç’ gibi görünse de, tekne başında yakalanan bu ritim, beden hafızasına kaydedilir. Grupta fiziksel bir farkındalık ve dönüşüm olmasını istiyorsak, yaratıcı sürece bedeni ve iç ritmimizi de dahil etmeliyiz. Fırça ve damlayan boya ile uyumlanan beden-zihin daha kontrollü olmaya davet edilecektir.
Ebru dogası gereği sakin, yavaş ritimli bir sanattır. Suyun akışkanlığı bizi daha yavaş ve kontrollü olmaya mecbur bırakır. Ebru yaparken yakaladığımız ritim bize iç ritmimizi gösterir ve ebru sayesinde bu ritmi yavaşlatmak yada hızlandırmak yani bu konuda bir farkındalık yaratmak ve bu ritmi kontrol ediyor olmak öncelikle bedende sonra duygu durumumuzda ve davranışlarımızda dönüşüm saglayabilir.
Hizli akan şehir hayatında anda kalabilmeyi unutan zihin ve beden bu ritim farkındalığı ile şimdiye gelecek, yaptığı işin ve kendinin tadına varacaktır.
Ayni ritim ile heryere eşit şekilde boya damlatarak yaptığımız ebru’nun yanı sıra, vur-bekle-vur, metronomda bir vuruş atlamak gibi eksik bir ritim ile de yapılan bir battal çeşidi vardır. Öbek atışı dediğimiz bu atış ile de ritim üzerine odaklanmak daha açık ve kolay olacaktır. Ayrıca alışılan tekrarlayan ritimden, fakli bir ritme geçmek de ilk başta zorlasa da yeni bir ifade, repertuarda yeni bir parça olacaktır.
Ayakta çalışıyor olmak bize bir hareket özgürlüğü verir, Boyayı atarken sağa sola hareket etmek yada masa başında teknenin etrafında dönmek, bireysel olarak varolduğumuz yani ürettiğimiz-kendimizi ifade ettiğimiz alanı genişletmek bir bakıma kinesferimizi genişletmemiz anlamına gelir. Kendi içine kapanmış, iletişimi azalmış ve toplumsal rollerini yitirerek, izole olmuş bir bireyin, sözel olmayan bir ifade aracı kullanırken alanını bir adım dahi genişletebilmesi, ilerleyen süreçler için önemli bir aşamadır.
Ebru yapan kişiye, fırcayı eline vururken, boyundan omuzuna bağlanan kolunu, eklemlerini, hareket eden bileklerini ve ellerinin her bir parmağını,fırçayı ve her bir kasını sıkmadan, olabildiğince rahat ve sakin bir ritim tutturması tavsiye edilir. İç ritmini duymakta güçlük çekenler için dışarıdan bir uyaran, alkış, parmak şıklatma vs. verilebilir. Bir süre sonra iç ritmi buna uyumlanacaktır. Fırça burada bedenin uzantısı olan bir araç gibi görülebilir. Fırça o an bizim ifademize eşlik eden temsili bir araçtır.