3P Yayıncılık tarafından yayınlanan ‘Sözden Öte, Sanatla Terapi ve Yaratıcılık’ kitabının yazarı klinik psikolog, psikodramatist ve psikoanalist adayı Yrd. Doç. Dr. Nevin Eracar ile yeni çıkan kitabı üzerine bir söyleşi yaptık.
Bihter Yasemin Kaya: Kitabın isminin de vurguladığı gibi sanatla terapi estetik, sezgisel ve ilişkisel süreçlerin işlediği bir alan. Söz öncesi, sözdışı ve sözden öteyi içeren deneyimlerinizi bu kitapta söze dökmek nasıl bir süreçti? Nevin Eracar: Anlatım dili özellikle titizlikle ele aldığım bir konuydu. Türkiye’nin çok ihtiyacı olan sanatla terapi alanı hızla gelişecek gibi görünüyor. Alanda verilmekte olan eğitimlerde kullanabilecek bir ders ve başvuru kitabı niteliğinde bir kaynak oluşturmak istedim. Öte yandan da, alan dışından olup, sanat psikoterapisine ilgi duyan entellektüellerin ya da sıradan insanın merak ettikçe okuyabileceği, sade, günlük ve anlaşılır bir yayın olsun istedim. Bilimsel bir içeriği, terminolojiye uzak olan kişilere açarken, alandan olan kişileri de sıkmama gayreti oldukça zorlayıcıydı. İki farklı okuyucu kitleyisine hitap etme çabam biraz beni uğraştırdı doğrusu.. Edebiyatı seviyorum. Roman ve öykü okumaya merakım, şiire olan ilgim bana yardımcı olmuştur diye düşünüyorum. Okuyucunun bunu fark edeceğini tahmin ediyorum. BYK: Sadeleştirme sürecinin üstesinden gelirken, sanata olan ilginizin sizi desteklediğini anlıyorum. NE: Akıl dilinin ulaşamadığı yere duygu dili veya sanat dili ile ulaşabiliriz. Sözden Öte ismini seçmemin sebebi hem sözün anlatamadığı şeyi hem de söze dökülemeyen durumları vurgulamak istedim. Çok geniş bir insan yelpazesi ile çalışıyoruz. Sözel dile hakim olup duygularından veya iç dünyasından hiç haberdar olmayan kişiyle, duygularının çok farkında olmasına rağmen dili hiçbir şekilde kendini ifade edecek şekilde kullanamayan kişilerle de çalışıyoruz. Sanat hepsini ifade ediyor. O sanat dilini okumak için ise, bilgiye deneyime ve çerçeveye ihtiyaç duyuluyor. BYK: Sanat psikoterapisi ve yaratıcılık üzerine yazan kişiler için tavsiyeleriniz var mı? NE: Yazmakla ilgilenen ve terapiyle uğraşan kişilere tavsiyem deneyimlerini yazmaları. Bu şekilde hem yaptıkları üzerine düşünme, danışanları ile bağlarını sürekli kılma, hem de zaman içerisinde deneyimlerinin birikimine sahip olmalarını sağlıyor. Yıllar boyunca, biriktirdiğim protokoller benim için tüm bu işlevleri sağladı. BYK: Kitabınızın içinde kişisel deneyimlerinize sıklıkla değindiğinizi görüyoruz. Bu bir yandan okuyucu daha da kitabın içine çekerken, diğer bir yandan da sanatla terapi ve yaratıcılık alanında kişisel deneyimin önemine dikkat çekiyor.Sizce bir sanat terapistinin geçmesi gereken kişisel sürecin olmazsa olmazları nelerdir? NE: Terapist dediğimiz anda kişinin başlıca aracı kendi kişiliğidir. Kendi kişiliğindeki gelişim süreci, yani kendi açmazları ile yüzleşmesi, kendi hikayesini sondan başa yazması bir terapist kimliğinin oluşumunda olmazsa olmaz bir yolculuk. (...) Ben bu tür bir yolculuğu sanatla psikodrama serüvenimde deneyimledim. Doğaçlama sosyodramaları içeren psikodrama tekniği, kişinin iç dünyasının unsurlarını dilediği gibi oyunlaştırdığı süreçleri içerir. Sanat terapisti olmak isteyen kişi, mutlaka terapiden ve eğer mümkünse sanat terapisinden geçmeli. Aynı zamanda, kişinin sanatla birebir uğraşıyor olması da önemli. Uzun süre aldığım şan eğitimi, Klasik Türk Müziği ve Halk Müziği korolarında şarkı söylemiş olmam, bana yaşam boyu süren sanat yaşantısı sundu. Uludağ Üniversitesi ile birlikte yürüttüğümüz Sanatla Tedavi ve Yaratıcılık programında da 3 aylık bir sanat eğitimini zorunlu kılıyoruz. Tabii ki sanat eğitimi ve uğraşı sadece 3 ayla kalmamalı, uzun soluklu ve süreğen bir uğraş olmalı. BYK: Kitabınızın ‘Ruh Sağlığı ve Sanat’ başlıklı bölümünde sanatı ‘hınzır ve utangaç bir dışavurumcu’ kelimeleriyle tanımlıyorsunuz. Bu tanımınızı biraz açabilir misiniz? NE: Sanat biz istesek de istemesek de iç dünyamızı ortaya koyuyor, bu yüzden hınzır bir dışavurumcu. Sanat bir yandan da utangaç, açıkça çıplak bir şekilde söyleyemediğimiz şeylere renk, tını, ritim ve hareketlerle estetik bir giysi giydiriyor. Hınzır ve utangaç bağdaştırmasını böyle yapıyorum. BYK: Sanatı bu şekilde tanımlayınca, bir sanat terapisi seansında sanatın işlevi ve sürecin işleyişi nasıl gerçekleşiyor? Bireysel çalışmalarımda, psikodinamik oryantasyonda çalıştığım için sözel etkileşim başrolde. Dolayısı ile, kendisi ile işbirliği kurabildiğimiz takdirde ve ihtiyaç olduğunda sanatı sürece dahil ediyoruz. Serbestçe malzemeye şekil verdikten sonra, ortaya çıkan malzemeyi birlikte yorumlayarak, ne çok şeyin ortaya çıktığını, ne kadar çabuk değişip dönüşebileceğini görüyoruz. Bu süreç sözlerle sanatla olduğu kadar kolay olmayabiliyor. BYK: Kitabınızın Sanat Psikoterapisi alanına nasıl bir katkı sunacağını hayal ediyorsunuz? NE: Mesleğe yeni adım atmış genç meslektaşlarım için kitabı yeni bir kapı olarak görüyorum. Bizim için bu bilgileri edinmek kolay olmadı, sizler de yurtdışına giderek eğitim gördünüz. Bu kitapta sanatla terapi konusunda içeriğe ulaşmak oldukça kolay. Deneyimli meslektaşlarımın ise, özellikle yönerge ve önerdiğim bir takım teknikleri kullanarak uygulamalarını zenginleştirebileceklerini düşünüyorum. BYK: Uzun dönem emek verip meyvesini aldığınız yazma sürecinin ardında, içinde bulunduğumuz günlerde 2013-2014 senesinin kapı eşiğinde iken, sanat psikoterapi alanında ne gibi gelişmeleri görmeyi umuyor ve bekliyorsunuz? NE: 2013-2014 çalışma senesini düşündüğümde biraz içim ürperiyor, aklım karışıyor doğrusu... Çok çatışmalı ve zorlayıcı dönemlerin bizi beklediğini düşünüyorum. Şu anda yaşadığımız sosyodinamik ve siyasi olaylara baktığımızda içinde yaşadığımız coğrafyanın tarihi ile bugün için analojiler görebiliyorum. Moreno bu olguyu sosyogenetik yasa kavramı ile açıklar. Sosyogenetik yasa, bir coğrafyadaki hastalıklı ilişkiler tedavi edilmediği takdirde mutlaka yüzyılda bir tekrarlar diyor. Bugün, tarihin tekkerür ettiğini görüyoruz. Halkımızı travmaya karşı koruyabilecek ve travma ile çalışabilecek meslektaşlarımızı yetiştirmemiz lazım. Abdülkadir Özbek Psikodrama Enstitüsü’nde, kolaylaştırıcı sorumluluğunu yüklenerek başlattığım Travma Komisyonu bu yönde çalışmaya başladı. Sanat terapistleri için de benzer bir mesleki sorumluluğun olduğunu düşünüyorum. BYK: Sanat Psikoterapileri Derneği’nin kurmuş olduğu Topluma Yararlı Projeler Çalışma Birimi de benzer bir farkındalık ve aciliyet duygusu ile gündemine kriz sonrası sanat terapisi ile müdahale ekibi yetiştirmeyi koymuştu. Bu çalışma birimine sizi davet etmek istiyorum. NE: Büyük bir memnuniyetle, ne kadar olmam gerekiyorsa elimden gelen herşeyi yapmaya hazır olduğumu söylemek isterim. Kurumlar bizim için birer araç, asıl olan hizmet, içerik ve ilişki. Sözden Öte, Sanatla Terapi ve Yaratıcılık kitabını dNezih, D&R, Remzi ve İnkilap kitapevlerinde edinebilir, ya da 3P Yayıncılık’ın websitesinden ısmarlayarak, adresinize teslim alabilirsiniz. İyi Okumalar! Kitap ve röportaj üzerine yorumlarınızı yazabilirsiniz. |