Psikoloji bilimi ve psikoterapi pratiği uzun bir süre zihni bedenden ayrı ve daha üstün bir ajan olarak göregeldi. Buna karşın nöropsikoloji araştırmalarının gelişmesi ve farklı psikoterapi pratikleri sonucu oluşan bilgi birikimi artık beden ve zihin arasındaki çok boyutlu ve iki yönlü bağlantıları daha iyi anlamamıza ve değerlendirmemize olanak sağlıyor. Beden ve zihin arasındaki bağlantı temeline dayanan çok önemli bir psikoterapi yöntemi de dans/hareket terapisi. Dans aslında insanlık tarihi boyunca pek çok toplulukta sağaltım amaçlı ritüellerin ayrılmaz bir parçası olmuş. Modern anlamda bir psikoterapi yöntemi olarak kurulması da 1940’lı yıllara rastlıyor. İkinci dünya savaşı sonrasında ABD’de sözel yollarla iletişim kurulamayan ağır psikiyatri hastalarına ulaşmak için dansın ve hareketin önemli bir araç olduğu keşfedilmeye başlanmış. Günümüzde artık dans terapisi psikiyatri hastanelerinden onkoloji ünitelerine, anne-bebek çiftlerinden alzheimer hastalarına kadar çok farklı danışan ve yaş gruplarıyla uygulanabilen, içinde farklı yöntemler barındıran bir sanat terapisi türü.
Beden ve hareket aslında kendini ifade etmenin ve çevreyle ilişki kurmanın en temel ve en erken yolu. Daha anne karnında kendimizi ve çevremizi algılamak için ilk aracımız beden. Her çocuk anne babasıyla ilişki içinde ilk coşku, keşif, haz, acı, bağ kurma, kucaklanma ve oyun deneyimlerini de bedeni aracılığıyla yaşıyor. İlk oyun alanımız asında tutup bıraktığımız, çekiştirip okşadığımız annemizin bedeni. Bu dünyanın nasıl bir yer olduğuna dair ilk deneyimimizi de ağladığımız zaman nasıl kucaklandığımız, nasıl pışpışlanıp yatıştırıldığımız üstünden sembol öncesi bir düzeyde zihnimizde ve bedenimizde oluşturmaya başlıyoruz. Benliğin gelişiminde kilit süreçler olan canlılık ve kendini yatıştırma kapasiteleri de bedensel deneyimler üzerinden kuruluyor ve bedende saklanıyor. Doğuştan gelen yatkınlıklarımız gelişim süreci içinde çevresel etkilerle birleşerek kişisel hareket repertuarımızı ve tercihlerimizi oluşturuyor. Kimimiz mekan içinde daha hızlı ve doğrudan hareket etmeye yatkınız kimimiz ise daha yavaş ve dolaylı hareket etmeyi tercih eder. Bu hareket tercihleri çoğu kez hayat içinde bir sorunu ele alırken ya da insan ilişkilerinde izlediğimiz yolu da yansıtır. Benzer şekilde duygusal düzeyde deneyimlediğimiz dirençler, ikilemler bedenimizde de farklı biçimlerde belirginleşebiliyor. Örneğin birisine üst bedenimizle yaklaşırken alt bedenimizle geri çekilebiliyoruz. Bazen bedenimizin sol yarısı pasif tarafımızı sağ yarısı girişken tarafımızı canlandırabiliyor. Dans/hareket terapisinde bedenle doğrudan çalışarak bu bağlantıları araştırabiliyoruz, hareket repertuarımızı genişletip esnekleştirerek ilişkiler içinde de farklı şekillerde varolabiliyoruz. Yaratıcı hareket ve dans aynı zamanda kendimizi ve deneyimlerimizi sembolik düzeyde ifade etmek ve yeniden kurmak için bir araç sağlıyor. Ülkemizde şu ana kadar çok sistematik bir şekilde sunulmayan dans terapisi konusundaki eğitimlere bir katkı sağlamak amacıyla bu Ocak ayında Bilgi Üniversitesi bünyesinde bir sertifika programı başlatıyoruz. İki sene sürecek bu programın birinci senesi yaratıcı hareket üstüne olacak. Yoğun stüdyo derslerinden oluşan bu programda hedef hareketin temel öğelerini anlamak, belli başlı hareket analizi sistemlerini hem teorik hem pratik düzeyde deneyimleyerek bedene yedirmek. Aynı zamanda hareket ve diğer sanat araçlarıyla yaratıcı süreci harekete geçirmeye dair deneyim kazanmak. Bedensel ifadeyi akışkan ve spontan bir şekilde kullanabilmek ve beden yoluyla iletişim kurmak açısından sağlam bir altyapı kazandıracak olan bu ilk senenin ardından ikinci senede dans terapisinin klinik ortamlarda, farklı danışan gruplarıyla kullanımına odaklanacak. İkinci sene aynı zamanda staj, süpervizyon ve bitirme projesi yazma öğelerini de içerecek. Bu programın ülkemizde dans terapisinin bir uygulama ve araştırma alanı olarak kurumsallaşmasına ve yaygınlaşmasına katkıda bulunacağını ümit ediyoruz. Program hakkında detaylı bilgi için tıklayınız. Sertifika Programlarının websitesine erişmek için tıklayınız.
0 Comments
|
TarihCategories |